Nusret Çiçek

Nusret Çiçek

Affın eşiğindeyiz

Affın eşiğindeyiz

 

Sayın Başbakan’ın Balıkesir konuşmasında ifade ettiği, “Biz bir genel affın olmayacağını, olamayacağını defaatle ifade ettik. Ben bizzat ifade ettim ve bunu çok daha ilerilere taşıdım. ‘Hele hele bir insanı öldürenin af yetkisini ben kendimde bulamam’ dedim. Bundan daha iddialı bir ifade olur mu?” sözleri bence de doğrudur.  
Devlet, babamın katilini affederse o devlet benim devletim olamaz.
Zalim devlet olur.
 
Burası tamam da kim kimi affedecek?
Muhalefet mağdurun af yetkisine her ne kadar “şeriat hükmü” diyorsa da desin, onun tarihi çıkınında şeriat (İslam Hukuku) zaten korkulu bir kelimedir.
Her kim ki bu kelimeyi kullandıysa başı ya İstiklal Mahkemeleri’nde koparıldı veya evinden yurdundan sürgün yedi, veya hapishanelerde çürütüldü.
Allah’a şükür geçti o günler…
 
Bu aşamada, ülke barış dönemine doğru yelken açmak istiyorsa bunun birinci adımı sosyal hayatın dengede olması için kin ve intikam duygularını aza indirmek.
Uzaklaştırmak değil, yakınlaştırmak…
Kürtajı sahiplenenler öyle demiyor mu?
“Mal benimse sana ne oluyor?”
Tabii kimseler çıkıp da soramıyor, hangi mal?
 
Kürtaj zaruri olmadıktan sonra başlı başına bir cinayettir. O cinayeti hoş gören kafalar berikine gelince “şeriat” diyor. Kafası basmayanlar varsın öyle desin...
Şüphesiz en amansız düşmanını “affettim” demek bir seviye bir iman işidir.
Yüce kitabımız Kur’an, kısas olayını “diyet” (tazminat) ödeme şartı ile barışa bağlıyor.
“Rabbinizden bir hafifletme ve bir rahmettir”(Bakara 178. ayet)
O zaman bu iş nasıl olacaksa ona bakalım.
Cezaevlerinde yaralamaktan, hırsızlıktan, mala zarar vermekten, zimmetten, sahte belge düzenlemekten, güveni kötüye kullanmaktan, adam öldürmekten  binlerce insan yatıyor.
 
Mağdur olan taraf, “ben bu aile ile uzlaştım, barıştım” diyorsa, bunun altyapısını düzenlemek devlete düşer. Barışın destekçisi devlettir.
Yok ben devletim, devlet olduğumu göstermem gerekiyor demek topluma bir şey kazandırmaz. Affedilen suçluyu yıllarca beslemek de kârlı bir iş değil.
Burada sıkıntı çıkaracak terördür.
Şehit anaları ne diyor?
 
Diyorlar ki, bizler intikam peşinde değiliz, yeter ki bu kan dursun başka ana babaların yüreği yanmasın. Yanmasın da nasıl yanmasın?
 
Karşımızdaki terör, akşam söz verir sabah yine bombayı patlatır.
 
O zaman terör suçları hariç diğerlerine yargılamanın ertelenmesi ile genel bir af düşünülebilir. Bu konuda  özellikle hukukçuların tereddüt ettiği, yargının hırpalanması yanı sıra kanunların caydırıcılığının azalmasıdır, o yüzden fazla oynanmasını istemezler.
Doğrudur, şimdiye kadar olanlar öyle oldu, şimdiden sonra olmasın diye sağlıklı ve de kalıcı bir yol bulmak gerekiyor. O da sanığı memnun etmekten ziyade mağdurun razı edilmesidir. Bu da ancak vazgeçme ile olur.
 
Öyleleri var ki çıkar aynı suçu işleyerek geri gelir. O zaman şöyle bir ibare eklemek lazım, “şarttan yaralanan bir daha suç işlemesi halinde her iki cezayı da çeker”.
Değilse ne olur?
 
Şu olur, bu yargı gemisi bu yükü daha fazla taşıyamaz.
Hem de aceleden yargılama pek de sağlıklı olmuyor.
Elde iş çok, arkası da yağmur gibi geliyor.
 
 Ciddi bir yargı reformu ile dava çeşitlerini azaltmak, mevcutları temizlemek, özellikle duruşma salonlarını “aleniyet” dediğimiz kamuya internet aracılığı ile açmak.
Bu da yeni bir af yeni bir başlangıç demektir…
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nusret Çiçek Arşivi