Sosyal uyum davranışlarımız
Davranışlarımızın tümü içten gelen saiklerden kaynaklanmaz. Dış faktörlerin, çevrenin de önemli bir payı var. Ancak, esas tayin edici faktör iç âlemimiz, düşüncelerimiz, duygularımızdır. Sosyal uyum davranışlarımız temelde uyma, ikna, itaat olarak üç şekilde belirir:
* Uyma: Uyma, ferdin, davranışlarını, düşünce ve görüşlerini dış tesirler vasıtasıyla değiştirmesi ve tesir yönüne göre uyum göstermesidir. Şöyle de ifâde edebiliriz: Başkası öyle davrandığı için biz de aynı davranışı gösterebiliriz. Yanlış düşünce ve hareketler için de aynı durum söz konusu. Uyma davranışının çeşitli sebepleri vardır. Bâzıları şunlardır:
Yüz yüze bulunma: İletişim çok daha fazla ve tesirlidir. Cemaatle namaz, bir arada ders, hizmetlerin ferden ferda yürütülmesindeki harika sonuçların alınması gibi. “Göze bakıp, kalbe hitap” diye formule edilmiştir.
Kitle/grup/cemaatin büyüklüğü de davranışları etkiler: Meselâ, büyük bir kalabalık caddede yürürken; kişi niçin yürüdüğünü bilmeden onun seline kapılır, onlarla yürümeye başlar.
Bu, şu demektir: Grup/cemaat ne kadar büyükse; fertleri uyma davranışına yönlendirme ve etkilemeleri o oranda olur. Çünkü, cemaatin şahs-ı mânevisi daha güçlüdür.1 Onda olan kuvvet fertte yoktur.2
Manevî/psikolojik şu sebebi de ekleyebiliriz: Herbir ferdin beden, rûh/duygu ve düşüncelerinin yaydığı dalgalar vardır. Ne kadar çok enerji bir araya gelirse; çekim/cazibe veya itme gücü o derecede olur.
Grup/cemaatin sözbirliği yapması: Bu da ferdlerin uyma davranışını etkiler. Bu, tecrübelerle sabittir: Bir çok kişi bir şeyi iddia etse; bir ferd; bu iddianın yanlışlığını bile bile, onlara uyarak o iddiâya katılabilir. Buna kuvve-i mâneviye, şahs-ı mâneviye de denir.
Hürmet/saygınlık ve güvenirlilik de, uyma davranışı üzerinde önemli bir tesiri vardır: Grup/cemaatin itibar ve güvenilirliği nisbetinde ferdlerin uyma davranışları fazlalaşır.
Uyma davranışı, gönüllü/isteyerek, ikna olarak, itaat etme, özdeşleşme/aynîleşme, benimseme şeklinde ortaya çıkabilir.
* İkna: Aklın alacağı tarzda anlatma ve kabul ettirmedir. İknada üç esas söz konusudur: Tebliği verenin, mesajın mahiyetinin ve mesajı alanın özellikleri.
Dâî, tebliğci sahasında otorite, güvenilir ise; güzel/düzgün, hoş bir görünümdeyse daha etkili olur. Mesaj akla yatkın, ispat edilir, kalb ve vicdanları tatmin ve ayrıntılı bilgiyi ihtiva edip tekrarlanırsa tesiri daha artar. Ve mesajı alan da mevzuyla alâkalı; hâlet-i rûhiyesi müsait ise sosyal etkinin gücü daha büyük ve kalıcı olur.
İtaat: Kişi, kendi arzusuyla değil de, başkalarının isteklerine göre bir davranışta bulunursa bu “itaat/boyun eğme” olur. Eğer aklına yatar, kendi isteğiyle bir davranışta bulunursa, buna da “uyma” denir.
Aklî/mantıkî izâh ve ispat, kendi isteğiyle uymayı; mükâfat veya cezâlar, itaati artırabilir. Kur’ân; imân ve İslâm esaslarını ispat; Cennet ve Cehennemle uymayı sağlamasıyla her iki unsuru da kullanır.
Dipnotlar:
1- Kastamonu Lâhikası, s. 102. 2- İşârâtü’l-İ’câz, s. 162.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.