İslâmsız çözüm arayan âkil m/adamlar!
Merkezî Haberalma Teşkilatı (CIA)’nın Türkiye Masası Eski Şefi olan ve 20 sene teşkilatta görev aldıktan sonra 12 yıl RAND’ın siyaset bilimi birimini yöneten Graham E. Fuller, “İslâmsız Dünya” (A World Without Islam, 2010) kitabını yazarken niçin zorlansın! İslâm Dünyası’nın kalbi olan Türkiye’de ‘İslâmsız Türkiye’ için büyük bir cehd ve vecd ile çabalayan, devamlı senaryolar üreten, İslâmsız her formül için bugün bile alesta bekleyen mebzul miktarda aydın mevcut!
CIA’nın Türkiye masasını idare ederken eli armut toplamadı zahir; ülkeyi karış karış tarayıp, fert fert bilgi temin etmiş Fuller. 98’de kaleme aldığı, iki sene önce Türkçe’ye tercüme edilen “Türkiye’nin Kürt Meselesi” (Profil Y.) ve “Yeni Türkiye Cumhuriyeti” (Timaş Y.) kitaplarından anlaşıldığı kadarıyla Fuller, bilhassa Türkiye’deki İslâmcı yapıyı derinlemesine tahlil edip kendine göre bu yapının sorunlara çözüm üretme kapasitesini birçok yönden test bile etmiş. Önceleri İslâm Dünyası ile ilgili muhtelif eserler kaleme alan -ki ‘Siyasal İslâm’ın Geleceği’ kitabı hakkında yıllar evvel yine buradan yazmıştım- Fuller’in demirlediği son liman “İslâmsız Dünya” gayesi/projesi değil hiç şüphesiz…
CIA’ya bağlı Ulusal İstihbarat Konseyi’nin uzun vadeli stratejik tahminlerden sorumlu başkan yardımcısı iken kazandığı kabiliyet ve tecrübesini bu defa da “İslâmsız Dünya nasıl olurdu?” sorusu için kullanmak istemiş ve “Elbette böyle bir soru saçma!” kaydını düşerek “Ya olmasaydı, Batı-İslâm ilişkileri nasıl olurdu?” egzersizini zihinlere yaptırmak istemiş bu kitapla. ‘Farz-ı muhal’ diyerek, kendine göre, ‘İslâmlı dünyayı’ tanı(t)maya da çalışmış denebilir yahut. Birçok İslâmofobik düşünce ve yargısı olsa da Fuller’in, Batılıların aslında İslâm veya radikal İslâm tabir ve tavsiflerini başkaca unsurlara maske ettiklerini, İslâm olmasaydı da Batının bugünkü İslâm Dünyası ile çatışacağını iddia etmiş ortaya koyduğu tezde.
Aslında konumuz Fuller’in tezleri ve tahminleri değil bugün.
Bugün başta Kürt meselesi olmak üzere birçok sorunda İslâmsız çözüm peşinde koşan kişileri anlamak için Fuller’in zihin yürütme şekli bize yardımcı olabilir belki diye düşündüm.
Kimi Aposunun kimi Atasının izinde bugün Kürt meselesine İslâmsız çözümler bulunacağını iddia edip cansiperane bunu savunan açık/gizli laikler ve örtülü/harbi liberaller, temennilerini teorileştirme ve kavramsallaştırma peşindeyken, ‘İslâmi çözüm’ söylemlerinin zayıflığından da cesaret alıyorlar kanaatimce. Hükümeti destekleyen beyanlarının ne kadar prim yaptığının farkında olarak, siyasi tabana şirin gözüküp bir yandan İslâmsız çözüm retoriğini ustaca şırınga ediyorlar vatandaşa. Bizde Başbakana veya hükümete methiyeler düzen liberallere hayranlık temayülü hastalık seviyesindedir malum! Hükümetin ve Başbakanın güzel icraatlarını takdir etmek elbette bir ‘insaf’ alametidir. O kadar. Lakin çözümün hakiki adresine işaret etmek basiret ve cesaret ister.
Allah’tan cesur ve sivil toplumun bile önünde koşan bir Başbakan var bugün ülkenin başında. Yoksa “Ama hani nerede bizim akil adamlar?” diye sağa sola baktığınızda İslâmi çözümü dirayet ve belagatle müdafaa edenlerin azlığına makul bir açıklama bulamıyorsunuz. Taşın altına elini koyan, zor zamanda konuşup, zor zamanda koşan, aklı ve kalbi müesses nizama esir olmamış civanmert münevverleri arıyor gözünüz.
Çıkacak elbet bir gün!
Bugün değilse yarın çıkacak!
Çıkmalı da!
Zira İslâmsız bir Kürdistan’ın istikbali yoktur. İslâmsız bir Türkiye’nin de İstikbali yoktur. İttihatsız bir İslâm dünyasının da!
Aksini iddia edenler var. Hem de onlardan bir kısmına şimdilerde ‘akil adamlar’ bile diyorlar.
Bu nevi akil adamların ne kadar makul olmadıklarını görmek için ise Fuller olmaya gerek yok!
Sahi, hiç düşündünüz mü, farz-ı muhal, İslâm’ı çekip çıkarsanız şu topraklardan, geriye nasıl bir Türkiye kalır?
Sanırım İslâmsız çözüm tekliflerini dillendirenler, iyi niyetle, biraz da bu ‘muhal’i farzetmemiz için çabalıyorlar?
Hayran olmamak elde değil doğrusu!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.