Özürle Normalleştirme Arasında
Özür veya tazminat, mahiyet itibariyle siyonist işgale karşı gerçekleştirilmesi gereken kazanımın sadece küçük bir bölümüdür. Biz bunu da basite almadığımızı ve takdir ettiğimizi önceki yazımızda dile getirmiştik. Önemi ise özür veya tazminat yoluyla elde edilene değil işgalci siyonistin önüne konan şartlarda kararlılık gösterilip bu şartların ona kabul ettirilmesine dayanır.
Fakat Filistin halkının meşru hakları ve talepleri göz ardı edilerek, her şey süt liman olmuş gibi bir normalleştirme sürecine girilirse kazanan yine işgalci olur. Her şeyden önce Mavi Marmara gemisinde veya “Özgürlük Filosu”nda Gazze’ye doğru yola çıkanların amacı mağdur edilen Filistin halkı üzerindeki ablukaya ve diğer zulüm uygulamalarına karşı kararlı bir tavır sergilenmesi için öncülük edilmesiydi. Dolayısıyla filonun böyle bir amaç doğrultusunda yola çıkmasından sonra kendisine karşı işlenen bir büyük suçtan dolayı özür dilenmesi ya da tazminat ödenmesi asıl amaç açısından anlam taşımaz ve bir kazanım da sayılmaz. Ama eğer Gazze’ye uygulanan abluka kesin bir şekilde ve şartsız olarak kaldırılır, haksızlıkların önüne geçilmesi yönünde mesafe katedilirse bu bir kazanımdır. Fakat bu da gayri meşru işgali meşrulaştırma anlamına gelecek bir normalleştirmenin gerekçesi olamaz.
Türkiye devlet olarak bazı kazanımlara binaen ve bunlara sahip çıkabilmek için taraf olma amacıyla geçmişte zaten kurulmuş olan ilişkilere geri dönse de bunu, zihinlerde bir normalleştirmeye, siyonist işgali onaylamaya kesinlikle götürmemek gerekir. İslâmi camianın Filistin’in bir İslâm toprağı, siyonist işgalin ise gayri meşru olduğu konusunda ilkeli duruş sergilemesi gerekir. Bu arada belli bir hedefe doğru ilerlerken, bir mesafe katedersek ne katettiğimiz mesafeyi ne de önümüzde duran mesafeyi görmezlikten gelebiliriz. Katettiğimiz mesafeyi gözümüzde büyüterek “bu kadar geldiğimiz yeter; kalan kısmından vazgeçelim” dersek başlangıç noktasına geri dönmüş gibi oluruz. “Bir şey yaptık sayılmaz, başlangıç noktasında gibiyiz” dersek de performansımızı, gücümüzü kaybederiz.
Filistin’in özgürlüğü için bir mesafe katetmek amacıyla yola çıkan gemide şehit verdiğimiz kardeşlerimiz canımızın ve ciğerimizin birer parçasıdır. Aileleri de olayların yaşandığı tarihten bu yana sürekli takdire değer bir tavır sergilemişlerdir. İşgalci siyonist devlet bütçesinin tamamını şehit edilen kardeşlerimizden biri için ödese bile o şehidimizin bizim nezdimizdeki manevi değeri yanında hiçbir anlam ifade etmez. Fakat hükûmet siyonist işgalcinin bu konudaki sinsi pazarlığına da yenilmeyerek, kararlı duruş sergilemelidir. Ayrıca şehitlerimizin özel bir yeri olmakla birlikte saldırıda zarar görenlerin sadece onlar olmadığının unutulmaması ve işgalcinin hem manevi hem de sebep olduğu zayiattan dolayı maddi tazminata zorlanması için diretilmesi gerekir. Uğur Süleyman Söylemez kardeşimiz üç yıla yakın süredir bitkisel hayatta yaşıyor ve bunun ızdırabını ailesi belki kendinden fazla hissediyor.
Çorum’dan iş adamı arkadaşımız Selim Özkabakçı yanında Gazzeli çocuklara dağıtmak için yirmiye yakın küçük model laptop götürüyordu. Hepsini gasp ettiler. Kendisine de dönüşte Ben Gorion Havaalanı’nda iğrenç bir şekilde saldırdılar ve bu saldırı kalıcı bir olumsuz sonuca neden oldu. Bunlar sadece iki örnek. Özetle söylemek gerekirse filoda bulunanların hepsi tam bir eşkıya baskınına maruz kaldı ve üstlerindeki elbiselerinden başka bütün eşyaları gasp edildi. Bazılarının paraları da gasp edildi. Asıl amaç ise başta ifade ettiğimiz üzere özür veya tazminat değil özgürlükleri gasp edilmiş olan Filistinlilerin haklarıdır.
Şehit aileleri de kendileri için önemli olanın Filistin’deki kardeşlerimizin hak ve özgürlükleri olduğunu dile getirerek bu konuda onurlu tavırlarını ortaya koydular. Hükûmetten beklenen de buna öncelik vererek mazlum Filistin halkının yanında durmak ve onun gasp edilmiş haklarının iadesi için taraf olmak, Netanyahu’nun özrünü ve ödeyeceği tazminatları kabulle yetinerek haksızlığa uğratılan Filistinlileri, Gazze halkını işgalci siyonistlerin insafına terk etmemek, bu konunun peşini izlemeye devam etmektir. Filistin konusundaki kararlı duruş Türkiye’ye her zaman büyük kazanımlar sağlayacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.