Ersoy Dede

Ersoy Dede

Bölünme ne zaman?

Bölünme ne zaman?

Kafalarda cevabı verilmemiş sorular var.. ve olması da sürecin sağlıklı işlediğini gösteriyor bence.. Evet hiç yanlış yazmadım. Eğer sürece dair sorular sorabiliyorsak, kimseye körü körüne inanmıyorsak her şey yolunda demektir.. Ne o sorular?..

1) Abdulah Öcalan ne zaman serbest kalacak?
2) Fiilen bölünme ne zaman gerçekleşecek?
Bu soruların cevapları var mı? Bana sorarsanız yok. Bunlara kimsenin bugünkü perspektiften bakıp da vereceği bir yanıt olduğunu zannetmiyorum. Her ikisi için de söylenegelen klasik sözler belli.. “Öcalan yargılanmış ve müebbet hapse mahkûm olmuş biri. Cezasını çekmeye devam ediyor.. Bölünme ya da federasyon gibi ülkenin yapısını bozacak sözler verilmemiştir”.. Yanıtlar bunlar.. Bense bu meselede daha geniş bir bakış açısıyla nasıl yaklaşılır bunu sorgulamak istiyorum..

ÖCALAN SERBEST KALACAK MI?

Öcalan ne zaman serbest kalacak?.. Soru bu değil mi? Cevap; “Serbest kalıp kalmamasıyla ilgilenmediğimiz zaman”.. Biliyorum çok sert.. Ama gerçek bu.. Çünkü her türlü meseleyi bugünkü şartlarla okuyoruz.. Bugün Öcalan’ın serbest kalması mümkün mü? Ne diyor Selahattin Demirtaş? “şimdi serbest bıraksanız bile çıkmaz” Neden peki? Çok açık. Çünkü dert Öcalan’ı serbest bırakma derdi değil.. Biz bazı şeyleri ıskalıyoruz. PKK, Öcalan yakalandıktan sonra onun özgürlüğe kavuşması için kurulmuş bir örgüt değil. Dolayısıyla varlık nedeninin Öcalan’ın özgürleştirilmesi gibi algılanması çok doğru olmaz bana sorarsanız.. Ama ülkeye bahar gelmiş, çiçekler açmış, asker-sivil kimsenin ölmediği bir Türkiye’de barış içinde yaşadığımız günlerdeyiz.. Kim takar Öcalan’ın cezaevinde olmasını ya da serbest kalmasını.. Biliyorum bu ifadeyi okuyunca; “ben ölene dek affetmem” diyorsunuz.. Öyle gibi geliyor. Serdar Ortaç da, Ahmet Kaya’ya karşı organizasyonun sözcülüğünü yaptığında öyle düşünüyordu.. Şimdi ne kadar yanıldığını anlatıyor.. Zamanın ruhu biraz böyle bir şey..  Unutalım, sünger çekelim demiyorum.. Özünde ben hiçbir şey demiyorum zaten.. Bir teklifim yok bu konuda.. Ama olacakları söylüyorum size.. Sadece geleceğe dönük projeksiyon benim yaptığım..

BÖLÜNME Mİ BİRLEŞME Mİ?

Fiilen bölünme ne zaman gerçekleşecek peki? Öyle değil mi? Eyalet tartışmasıyla kafalarda oluşan soru bu.. Öyle paranoyak olmuşuz ki, hiçbir şeyi olumlu tarafından göremiyoruz.. Bu bize Lozan sonrası dayatılan ve öğretilen bir korku. Bizimle hiçbir ilgisi olmayan birtakım sınırların içine hapsedilmişiz. O sınırları canımız pahasına korumamız istenmiş bizden. Bozgunculuk yapanın da kafasını ezdik mi, başka dert kalmayacağına inanıyoruz.. Mustafa Kemal’in Libya çöllerinde ne işi vardı peki?..  Daha düne kadar (bugün havan mermileri düşen) Suriye Sınır hattında bayramlaşmalar olurdu.. Hiç rastladınız mı? Bayramın birinci günü Ceylanpınar sınırda, tel örgülerin iki yakasından akrabalar birbirlerine çay, poşu, tütün, çeyiz atarlardı.. Tellerden elleri birbirine değer ağlarlardı.. Bu bölünmüşlük değil ama, eyalet tartışmaları bölünmeyi getirecek öyle mi? Çok anlayamıyorum.. Acaba tam tersi, birleşmeyi, yeniden birlik olmayı, getireceği gibi bir anlayışla bakarsak nasıl görünecek?.. Kurtulsak şu korkularımızdan, komplekslerimizden..  Zor ama imkansız değil.. Sinirlenmeden önce, hadiseleri tüm yönleriyle bir daha gözden geçirmenizi tavsiye ederim.. Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ersoy Dede Arşivi