Türkiye’yi Arap Baharı’yla buluşturacak halka
Amerika, Avrupa Birliği ve İsrail bir taraftan Çin ve Rusya diğer taraftan Suriye’de akan kanın durmaması için farklı sebeplerle de olsa bir ittifak içerisindeler. Suriye’yi ağır ağır öldürüyorlar. Suriye üzerinden Arap Baharı’nı vuruyorlar.
Bu güç merkezleri diktatörleri halka tercih ettiklerini bir kez daha gösteriyorlar. Bunun adını da “istikrar” koymuşlar. Bahanesi de demokrasi ve istakrar arasında bir tercih yapılması durumunda istikrar evladır oluyor. Yani statüko hâkim olsun, zulüm daim olsun ve halklar uyumaya devam etsin... Oysa halkın isyanı tam da bunaydı.
Her gün 100’ün üzerinde sivil insan hayatını kaybediyor. İslâm medeniyetinin tarihî eserleri bir bir yok ediliyor. Halk etnik, din ve mezhep temelli bir daha biraraya gelememek üzere birbirine karşı kışkırtılıyor. Bu kaos ortamı diğer bölge ülkelere yayılsın isteniyor. İnsan ve tarih, güç merkezlerinin denge politikaları arasında örseleniyor.
Oysa aynı güçler Mali’de göz açıp kapayıncaya kadar ittifak edip Fransa’yı bu ülkeyi işgal etmeye gönderdiklerinde Müslümanlar ne olduğunu anlamadı bile. Bu güçlerin her meselede ittifak etmediklerini biliyoruz elbette. Ama İslâm’ın toplum hayatında neşvünema bulmasını önlemek hususunda ortak hareket edebildikleri de Müslüman coğrafyanın en acı gerçeği değil midir?
Ne mi anlatmak istiyorum? Küresel güç merkezleri Arap Baharı ile başlayan halkların uyanışını Suriye’de farklı tarafları birbirine gâlip gelmeyecek kıvamda tutarak hedefine ulaşmasını engellemeye çalışıyor. Amerika ve şürekası müdahale etmeyerek, Rusya ve İran müdahale ederek bunu yapıyor.
Arap Baharı, özgürlük ve adâlete susamış ideolojik kaygısı olmayan gençler tarafından başlatılmış olabilir. Ancak özgürlük, adâlet ve halkın hür iradesinin ülke yönetimine yansıması bu ülkelerin halkla içiçe ve en dinamik gücü olan İslâmcıları iktidara taşımaya başladı. Bu da küresel güçlerin gözünde halkın işlediği affedilmeyecek bir hataydı. Laik güçler değil de İslâmcılar tercih edilince demokrasi olmazsa da olur.
Zengin körfez ülkelerinin Mısır’da Mursi’nin temsil ettiği İhvan hareketine karşı hareket eden liberal güçlere ve eski vesayet rejimin kalıntılarına nasıl para akıttığı biliniyor. Suriye üzerinden de iradesine sahip çıkmak isteyen halklara gözdağı verilerek diktatörlerle yola devam mesajı veriliyor.
Tunus, Libya ve Mısır’da halkın seçerek yönetime getirdiği kadrolara hakiki problemlerle ilgilenme fırsatı verilmiyor. Yeni yönetimler böylece başarısız kılınmak isteniyor. Suriye’de ise muhalifler kazanırsa İslâmcılar iktidara gelecek diye iç savaşın bitmesine izin verilmiyor.
Bütün bunlara ilave olarak son yıllarda önemli mevziler kazanmış Türkiye’nin yükselen hızına hem ayar veriliyor hem de yöneticilerine ve halkına gözdağı. Suriye, Türkiye’yi Arap Baharı’yla buluşturacak halkadır çünkü. Suriye’yi kaosa mahkum ederek bu buluşmayı önlemek kurdukları tuzağın önemli bir parçası.
Evet, durum gerçekten zor. Böyle dönemlerde yönetici olmak da zor. Planlar yapılıyor, komplolar kuruluyor. Ancak, unutmamak lâzım ki; Allah’ın (c.c) da bir planı vardır ve O plan yapıcıların en iyisidir...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.