Babalar ve Kızları
Evlilik çok travmatik bir karardır.. Pek çok yorum yapılabilir ama kesin ve net açıklaması bu olsa gerek.. Kutsaldır, önemlidir, gereklidir vs.. Onlar ayrı.. Ama psikolojik olarak travmatiktir..
YABANCI BİR EV
Mesela kız çocuğu için.. Bir gece yatıyor ve sabah kalktığında, yanında daha evvel hiç tanımadığı bir adam var.. Ve dahası bu adam hiç de yabancı gibi değil.. Yatağını gayet benimsemiş vaziyette yayılmış durumda.. Horlaya horlaya uyuyor.. O yaşına kadar evlerinin kendine ayrılmış olan odasından başka yerde uyumamış olan bir kız çocuğunun, artık “senin evin” dedikleri bambaşka bir evde uyanması süreci, empati yapamayacağımız kadar travmatik bir durum.. Dahası kızlar, bu durumu sadece kendilerinin yaşadıklarını zannettikleri için de kimseyle paylaşmazlar.. Herkes de, ortada hiç bir sorun yokmuş gibi yaşantısına devam eder..
OĞULLARI PRENSTİR
Ya damadın annesi için? Damadın annesi için oğlu, dünyanın en yakışıklı, en zeki, en akıllı, en iyi kalpli insanıdır.. Dolayısıyla bu kadar iyi bir çocuğun yanına öyle her kız yakışmaz.. Aslında hiçbir kız yakışmaz; bu sözün doğrusu.. Ondandır aslında “gelin-kaynana” anlaşmazlığının kaynağı.. Oysa baksanız, oğlu evlendiği güne kadar belki gece eve kaçta geldiğini de bilmez, sorunlarıyla da ilgilenmez, geleceğine dair tasarrufta da bulunmaz.. Ama ne zaman ki “el kızı” gelir girer aralarına, oğlunu hatırlar bazı anneler..
BABA İLK SEVGİLİDİR
Peki ya kız babaları? Dünyanın en zor kararıdır onlar için, kızlarını evlendirmek.. Aslında zihin dünyalarını bilseniz, belki de tüm evlilik hayatı boyunca hiçbir zaman tam anlamıyla kızlarını evlendirmeye razı olmamıştır bazıları.. Torun severken bile, kızının bebekliğini sever aslında kucağında bazı dedeler.. Kızlar için ilk sevgilidir baba.. Babalar için ise kızları anlatılmaz... Saçını tararken acımasın diye suyla ıslatan baba, kabız olduğunda lazımlık başında kaka nöbeti tutan, hastalandığında ateşi düşmeden uyuyamayan, kimselerin dokunmasına kıyamayan baba.. Nasıl oluyor da, “eti senin kemiği benim” diyerek veriyor el oğluna, canının yarısını? Veriyor işte..
KIZINIZI DÖVDÜRMEYİN
Bu hatırlatmaları neden yaptım biliyor musunuz? Çünkü bazı babalar unutmuş durumda.. Kendi kızlarını ne kadar sevdiklerini, kızların kendisini ne kadar sevdiğini unutmuş durumda.. Öyle olmasa; “gelinlikle gittin ancak kefenle dönersin” der mi bir tanecik yavrusuna? Bakın ey sevgili kız babaları.. Bildiklerinizin tümünü unutun.. Dün iki aylık bir gelin dövülerek öldürüldü.. Damat ve babası hiç şüphesiz ki birinci derecede sorumludur.. Ama olayın aslı, kızın evine (baba evine) dönecek cesareti olmayışıdır.. Eğer babası, evlendirirken, kızına “hiç kimseye muhtaç değilsin.. Evinde odan duruyor. Dönüp geldiğin zaman sana ‘neden geldin?’ diye sormayacağım. Evde en küçük bir ses yükselse dahi al valizini ve geri dön” deseydi, bugün o kız hayatta olacaktı.. “kocandır, döver de, sever de / ev halidir, geçer / biz neler atlattık be kızım / her evde olur böyle tartışmalar vs...” gibi abuk-subuk, anlamsız öğütler vermeyi bırakın kızlarınıza.. Onlar canınız sizin.. Sizin saçını tararken canı yanıyor diye saç tellerini tek tek suyla ovduğunuz, öperken sakalınız yanağını çizdi diye vicdan azabı çektiğiniz kızınıza, bir adam dayak atıyor ya hu... Unuttuğunuz o bebekliğini düşünün kızınızın. Ve şimdi onu arayın, deyin ki; “bu evde senin odan hâlâ duruyor.. Kendini mutsuz hissettiğin gün, evine dönebilirsin kızım”... Bu çok zor değil.. Kalın sağlıcakla.