Serdar Demirel

Serdar Demirel

Vahdet krizinin bedeli

Vahdet krizinin bedeli

İslâm’ın inananların vahdetini emrettiğini her mü’min bilir. Evvelemirde Allah’a (c.c) itaatin bir gereğidir bu. Onsuz bu dünya hayatında barış ve adâleti tesis etmenin veya en azından dış müdahalelere karşı kendini korumanın imkânı da yok.

Müslümanlar tarihte zaman zaman vahdet krizi yaşadılar. Müslümanların vahdet zaafı yaşadıkları dönemlerde büyük müsibetlere düçâr oldukları da malum. Haçlı Seferleri, Moğol istilası hep bu kabildendir.
Tarihî tecrübenin şahitliğine dayanarak diyebiliriz ki, Müslümanların tümünün olmasa da kahir ekseriyetinin birlikte hareket etmesi bile zararları defetmeye, maslahatları celbetmeye yetmiştir. Bugün yaşadığımız birçok önemli problemin sebebi vahdeti tesis edememektir.  
Modern dönemde işgalcilerin en büyük silahı başarıyla uyguladıkları, “böl, yönet” stratejisidir. Ümmeti mezhep ve etnik temelli bölmeyi başardılar. Mümkün olduğu yerlerde de azınlıkları iktidara getirdiler.
Meselâ Suriye. Çoğunluk karşısında azınlık olan heretik / gulat Nusayrî fırkasını iktidara getirerek kendi halkından korkan ve daima kendi halkına karşı teyakkuzda bekleyen fâsit bir rejim ihdas ettiler. Baasçı Esed rejimi zâhiren Arapların ortak birleştireni hükmündeki “Arapçılık” iddiasıyla azınlığın çoğunluğa tahakkümünü pekiştirmiştir. Halkın reddettiği de budur zaten.
İki yıldan fazladır Suriye’de yaşananlar bu rejimin kendini halka karşı savunmaya nasıl hazırlıklı olduğunu gösteriyor. Hazırlıklı ve antremanlı! İsrail’in her türlü kışkırtmasına, aşağılamasına karşı alttan alan bu fâsit rejim, halkın barışçı gösterilerini bile kanla bastırmayı yeğledi. Çünkü psikolojik olarak halkına karşı konuşlanmış ve halkına karşı tetikte bekleyen bir rejimdi.
İşte bu Suriye rejimi iki yılı aşkın bir süredir halkına karşı inanılmaz katliamlar yapıyor, 80 bin civarında insanı katlediyor. Ancak ümmet, en azından ümmetin kahir ekseriyeti bu katliamları durdurmada acziyet yaşıyor. Kendi içinde bir vahdet sağlayamadığı için bu âcil probleme müdahale de edemiyor. Esed’e dur demek için bile denize düşen yılana sarılır fehvasınca Batı’dan medet umuyor.
Rusya ve şürekası müdahale ederek Batı da müdahale etmeyerek ümmetin bölünmüşlüğünü her gün biraz daha derinleştiriyorlar.
Tek kriz bölgesi Suriye değil elbet. Dünyanın bir başka bölgesinde, Birmanya’da Rohingya Müslümanları soykırımdan geçiriliyor. Dünya televizyonlarının yayımladığı son görüntüler fecaat. Güvenlik güçlerinin gözetiminde Müslümanların evleri, işyerleri, camileri ateşe veriliyor. Budist rahiplerin de aralarında yer aldığı sapkın kalabalıklar Müslümanları çoluk çocuk demeden yakıyor.
İzlediğim bazı görüntüler “Birleşmiş Milletler”in insan hakları meselesinde Müslümanlara yönelik katliamlarda nasıl serinkanlı davrandığını, işi nasıl ağırdan aldığını hatırlatıyor sadece. Kahretmemek elde değil. Ama asıl bizi kahreden, Müslüman ülkelerin bu katliamları durdurmak üzere bir şeyler yapamaması.  
Suriye, Birmanya, Filistin, Mali, Somali, Afganistan ve diğerleri... Hepsi ümmetin vahdetini yitirmesinin bedelini ödemekte.
İslâm iddiasıyla ortaya çıkan iktidar sahiplerinin de meşrep, ulus ve mezhep çıkarlarını ümmetin çıkarlarının önüne geçirdiğini ve vahdeti önemsemediğini görüyoruz. Öze sahip çıkmadan mezhebe sahip çıkmanın bedelini ise ümmet ağır ödemektedir..
Onlar da bir gün anlayacaklar; kısa sürede maslahat gibi gözüken şeylerin aslında maslahat olmadığını. Onların maslahatının da aslında ümmetin maslahatına endeksli olduğunu. Umarım o gün çok geç kalınmış olmaz.
Ümmetin vahdetini sağlayamadığımız için daha çok bedeller ödeyeceğiz...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Serdar Demirel Arşivi