Bu DİSK’in kendi kavgası
1 Mayıs’ta yaşananların tam anlamıyla DİSK’in var olma mücadelesi olduğunu görmemiz lazım. Şişli’de, arkadaşının attığı taşla başından yaralanan genç kardeşime söylüyorum aslında.. Ya da sınav haftasında evde ders çalışması gerekirken gittiği yasadışı eylem sırasında, polisin müdahalesi sonucu başından yaralanan lise öğrencisi genç kızımıza söylüyorum.. Bu kavga sizin var olduğunu zannettiğiniz “anarko sendikalist” bir kavga değil.. Bildiğin, ikbal kavgası bu.. Apaçık menfaat kavgası..
DİSK’İN KAÇ ÜYESİ VAR Kİ?
Bakınız Türkiye’de zaten sendikalaşma diye bir kavram yok. 10 milyona yakın işçinin ancak 1 milyon kadarı sendikalı.. Bunlar da farklı farklı konfederasyonların şemsiyesi altında örgütlenen sendikalara bağlılar.. Öyle sendikalar var ki, üye sayıları 2.. (yazıyla iki) Bu 2 üyeli sendikanın nüfuzundan ne olacak?.. Ve özellikle DİSK açısından meseleye baktığımızda toplamda 100 bine yakın üyesi olan bir alt sendika grubuna sahip.. 10 milyon işçinin 100 binini temsil kabiliyetinden söz ediyoruz burada. Böyle bir hareketin Türkiye’deki işçi sınıfının örgütlendiği bir yapı olduğunu kim nasıl söyleyebilir aklım almıyor.. Rakamı somutlaştırmak adına şöyle arz edeyim; Türk-İş’e bağlı sendikaların üye sayısı 700 binin üzerinde.. Yani bir Türk-İş’ten, 7 tane DİSK çıkarabiliyorsunuz..
SENDİKA NEDEN VAR?
Hiç kusura bakmasın kimse ben sendikayı üye sayısına göre ve faaliyeti (meşru faaliyeti) sırasında ortaya koyduğu performansa göre değerlendiririm.. Üyelerinin; işverene karşı hangi hakkını savunmuş kaçını almış, kaçı için hangi koşullarda mücadele etmiş?.. Budur benim için kriter.. Üye aidatlarıyla alınmış Molotoflara, havai fişeklere bakarak ortada ciddi bir işçi hak hareketi olmadığını rahatça söyleyebiliriz.. Acaba bir sendikal faaliyet değil de, yasadışı bir faaliyet için mi var bu yapı? Sorumluların acilen DİSK’in faaliyetlerini mercek altına alıp meşru zeminde sendikal bir eylemi olup olmadığını masaya yatırması gerekiyor. Sendikaları DİSK’e bağlı olan işçiler de bunu reddetme hakkına sahip.. Ey işçi kardeşim.. Sendikanız sizin için ne yaptı? Bunu sorun, sorgulayın.. Sisteme karşı sizi “koyun olmayın” diyerek gaza getiren sendikanıza karşı da “koyun olmayın”..
GEÇMİŞ OLSUN İSTANBUL
22 polis yaralandı “Şanlı Taksim Direnişi”nde.. Sapanlarla demir bilyeler fırlattılar emekçi polisin kafasına.. Bir genç kız kardeşim, kaldırım taşlarını sökerek nefes almadan yağdırıyordu “karşı” tarafa doğru.. Yüzü maskeli bir kardeşimin elinde bir molotof, fırlatırken fotoğrafı çekilmiş.. Biri beyzbol sopası kalınlığında bir sopayla uçarak gidiyordu polisin olduğu bölgeye.. Karşılığında polis biber gazı sıktı.. Eylem sırasında “kaldırım taşı” fırlatacak kadar yürekli olan bazı arkadaşların, biber gazından sonra, dün “hâlâ gözlerim yanıyor” diyerek ağladığını okuduk.. “Orantısız güç kullandı polis” diyorlar ya hep.. Açık söyleyeyim, ben de orantısız güç kullanıldığını kabul ediyorum. Kafalarına nişan alarak sapanla demir bilye yiyen polisin, sadece caydırıcı etkisi olan su ve gazla karşılık vermesini çok orantısız buldum. Daha fazlasını yapmasını ben de istemem ama orantısız yani hafif kaldığını söylemeliyim..
BURADAN EKMEK ÇIKMAZ
CHP başta olmak üzere, medyadaki bazı fırsatçı arkadaşlar da hep bir ağızdan, bu yaşananların hükümeti zora sokacağı görüşündeler.. Hiç kimse kusura bakmasın ama, sadece kamu malına zarar vermek için sokaklara dökülmüş olan, masum insanlara taşlar fırlatan, canım bayram gününü zehir eden yasadışı yapılara karşı iki biber gazı sıktı diye, Ak Parti binde bir bile puan kaybetmez.. İnanmıyorsanız, kızları o ortamda kalmış olan annelere sorun isterseniz.. Kalın sağlıcakla..