Düşmana “İyi Niyet”
ABD Başkanı Obama’nın görünüşte “Ortadoğu ziyareti” olarak tanımlanan gerçekte ise siyonist işgalcilere beyat yenileme niteliği taşıyan ziyaret programının hemen ardından onun yeni hükûmetinin Dış İşleri Bakanı Jhon Kerry bir ziyaret gerçekleştirdi.
Gerek Obama’nın ve gerekse Kerry’nin ziyaret programlarında Ramallah yönetimi de vardı ve buradaki yönetimin başında yer alan Mahmud Abbas’la da bir araya geldiler. Diplomatik açıdan bu ziyaretler Abbas’la bağlantıları güçlendirme ve onu onurlandırma anlamına geliyordu. Fakat sonrasında Ramallah yönetimi adına yapılan açıklamalar gerçekte işgal yönetimi hesabına bazı sözler alma amacı taşıdığını açığa çıkardı.
Ramallah yönetimi Dış İşleri Bakanı Riyad el-Maliki, ABD’ye verdikleri söz gereği, barış sürecine ve iki devletli çözüme daha fazla şans tanımak için “iyi niyet göstergesi” olarak uluslararası kuruluşlara ve ajanslara üye olma ve İsrail aleyhine uluslararası mahkemelerde dava açma çabalarını dondurduklarını dile getirdi.
Resmî açıklamalara yansıyan bu bilgiler, ifşa edilmesinde sakınca görülmeyen sözler hakkındaydı. Fakat gelişmeler, ifşa edilmesinde sakınca görülen bazı sözlerin de verilmiş olabileceğine işaret ediyordu. Çünkü Obama’nın ziyaretinin hemen ardından işgalci, Gazze’ye yönelik saldırılarının ve ateşkes ihlallerinin dozajını artırmak suretiyle bölgede gerginliğin trendini yükseltmeye başlarken Abbas yönetimi, işgalciyle yeniden masaya oturma ümidi hatırına olan bitenlere sessiz, saldırılara tepkisiz kalmayı tercih etti. Yani işgalci saldırganın tavuklarını dahi ürkütmemek için o tavukların girdiği bostanda adeta yalın ayak dolaşıyor, ayakkabılarının gürültüsünün sorun çıkarması ihtimaline karşı son derece dikkatli hareket ediyordu.
Buna karşılık, kontrolüne verilen bölgede Filistinli direnişçileri hedef alan siyasi amaçlı gündelik tutuklamaları kesintisiz bir şekilde devam ettiriyordu. Bu arada Hizbu’t-Tahrir örgütünün Tulkerem şehrinde düzenlediği gösteride de toplu tutuklama yapıp, tutuklananlardan yirmi beş kişiyi Kudüslü kimliği taşımaları sebebiyle siyonist işgalciye teslim etti. Bunu tabii işgalciyle hâlen devam etmekte olan “güvenlik işbirliği” anlaşması gereği yaptı. Zaten Filistin iç diyaloğunun önündeki en önemli engellerden biri bu anlaşma olduğu halde Abbas, ona bağlı kalma inadından vazgeçmiyor.
Bunlar da düşmana “iyi niyet” göstergesinin resmi açıklamalarda ifşa edilmeyen ama uygulamalarda izhar edilen yönünü oluşturuyordu. Zaten insanlık dışı saldırılarıyla öne çıkan, katil ve işgalci düşmana “iyi niyet” göstergesinin başka yolu olamaz. Ona “iyi niyet”li olabilmek için kendi insanına kötü niyetli olman gerekir.
Ama gösterdiğin niyet gerçekte kimin safında durduğunu da gösterir. Asıl konumunu bulunduğun mekân değil kalbindeki niyet, gönlündeki duygular belirler. Farz et ki düşmana esir düştün ve onun askerleriyle aynı yerdesin. Bu senin onların safına geçtiğini gösterecek değildir. Esaret yüzünden onların arasına düşmüş olsan da kalbinle ve gönlünle yine kendi kardeşlerinin, dostlarının, sevdiklerinin safındasın. Tersi durumda ise konum itibariyle bu tarafta durur, ama düşmana iyi niyet, kendi halkına, toplumuna ve insanına kötü niyetle muamele eder, kalbinle ve gönlünle düşmanın bedeninle mensup olduğun toplumun safında yer alırsın. Birincisi bedeniyle ikincisi kalbiyle esirdir.
Bütün bu gelişmelere baktığımızda, işgalci siyonistin Gazze’ye yönelik saldırılarında cüretinin artmasının ve şiddetin dozajını artırmasının tam da Mahmud Abbas’ın, işgalciyle yeniden masaya oturma konusunda iştahının kabardığı günlere denk gelmesinin tesadüf olmadığını anlayabiliriz. Normalde işgalci siyonistin bu saldırılar ve gerginlik yüzünden, görüşmelerin yeniden başlatılmasının riske girebileceği ihtimalini dikkate alması ve Abbas’ın tavuklarını ürkütmemeye çalışması gerekirken tam tersi oluyor. Demek ki Obama ve Kerry’nin ziyaretlerinde, işgal devleti aleyhine açılan davaların ve Filistin’in bazı uluslararası kurumlara üyeliği çalışmalarının dondurulması konusunda alınan sözlere ek olarak kamuoyuna açıklanmayan birtakım sözler de alınmış. Ama bunları ağızlardan duymasak da amellerden, sergilenen tavırlardan, izlenen politikalardan görebiliyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.