Tefekkür edelim: Ne oldu bize?..
Yeni Akit’in manşetindeki “NE OLDU BİZE?” sorusu, hepimizi derinden derine tefekküre davet ediyor...
•
Hâle bakar mısınız kardeşlerim;
Geçen yıl boşanan çift sayısı 124 bini bulmuş.
Felâket!..
•
Evlenme yaşı da sürekli olarak tırmanıyor, Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre…
Evlenen sayısı azaldıkça, boşanma sayısı artıyor.
İki yönlü felaket!..
Evlenme yaşının gecikmesi ile boşanma sayısının artmasının sebepleri arasında da dikkat çekici bir bağ var…
Her ikisi için de belirtilen genel kanaate göre “sorumsuzluk” ve “ilgisizlik” başı çeken iki sebep.
Evlenmeyi geciktirenler, bir aileyi kurup sürdürmenin gerektirdiği “sorumluluk” ve “ilgi”yi külfet olarak görüyor…
Ya da altından kalkamayacağını düşünüyor.
•
Aile’den Sorumlu Devlet Bakanı Sayın Fatma Şahin’le bu konuları uzun uzun konuşmuştuk bir süre evvel…
Sayın Fatma Şahin önderliğindeki ekip, aileleri kurtarmak için dev projeler yürütüyor ve yıkılmak üzere olan evliliklerden önemli bölümünün kurtulmasına vesile oluyor.
Fatma Şahin, son derece kuvvetli bir aile geleneğine sahip…
Babalarını tanıma imkanını buldum; Allah razı olsun, bir baba, bir dede nasıl olmalıysa öyle.
Sayın Şahin, gelenekleri oturmamış, dağınık, fertlerinin sorumluluk duygusuna yeterince sahip olmadığı bir ailenin mensubu olsaydı, ev-iş dengesini büyük ihtimalle kuramayacak…
Allah bilir; işinde başarılı olmuş birçok kadın gibi “aile saadeti”ne hasret yaşacaktı.
Başarının şımarttığı bir hanım olmamasında, sağlam geleneğinin büyük etkisi var…
Bugünün boşanmış ailelerinin çocukları, bunalımlar içinde büyüyecek…
Allah hepsini korusun; her türlü tehlikeye maruz, kanadı kırık kuşlar gibi!..
O acı kararı vermeden evvel…
Bir daha, bir daha, bir daha, bin defa, milyon defa düşünün anne ve babalar!..
Kendinizi değilse, çocuklarınızı!..
•
Şunu görüyorum ki, günümüz insanı, okul bitirdikçe hele para kazandıkça çığırından çıkıyor…
İstisnalar var elbet ama, ister kendisini öncelikle dindar olarak tanımlasın, ister laik, ister ulusalcı, milliyetçi vesaire…
Nasıl tanımlarsa tanımlasın, maddi durumu düzelenin ruhu yamuluyor!..
•
Zor zamanlarında, inançlarından, ideolojisinden taviz vermeyen insanlar, rahata erince, tam da Kur’an-ı Kerim’de işaret edildiği gibi “gafletin” pençesine düşüyor…
•
Böyle olunca da farklı kesimlerin farklı kavramları nihai tahlilde “çıkarlar için kullanılan” birer araç haline geliyor…
Sonra sonra bakıyorsunuz…
Bir zamanlar yediği içtiği ayrı gitmeyen, kader birliği etmiş insanlar birbirlerine adeta düşman olmuş…
•
Böyle bir toplumda evlenmeler gecikir ve boşanmalar da hızla artar haliyle…
Mal ayrılığı, mal birlikteliği, noter, polis, adliye, içki, kumar, çapkınlık…
Zenginleşen muhafazakarların bir kısmında da, “yanlışını Kur’an’a onaylatma” ya da “keyfine göre fetva” bulma çabası…
•
Biz çok badireler atlattık Allah’ın izniyle, bu milletin bütün değerlerine düşman, soysuz, yolsuz takımıyla ne çatışmalarımız oldu.
O zulmün en koyu günlerinde, Türkiye’nin “sütü bozuk medya, iş dünyası, darbeciler, brifingli kamu personeli” kıskacından mutlaka kurtulacağını haykırdık…
“Darbecileri” alt etmek kolay değildi ama o kadar da zor değildi.
Toplumdaki “değer erozyonunu” durdurmak, çok zor, çok çok zor!..
•
Bugün, etrafa bakıyorum…
İnsan ilişkilerine bakıyorum…
Kur’an-ı Kerim’deki “Aleyhinize de olsa doğruluktan ve adaletten ayrılmayın!” emrine aldırış edeni bulmak zor.
Dünyevileşme tavan yapmış, şekil muhtevayı örtmek için kullanılır olmuş…
Ölçüler, ikazlar açık oysa:
Tartıda ölçüde haksızlık etme, doğru sözden ayrılma, yalan söyleme ve yamulma…
Kardeşlik hukukuna riayet et!..
Dünyevi çıkar için ahiretini yakma!..
•
Bulunduğunuz ortama lütfen bir bakın…
Şöyle bir kendinize ve etrafınıza…
Bu hükümler hayatımıza ne denli yön veriyor?
•
Yeni Akit gazetesinin muhteşem başlığı..
Bence son yıllarda atılmış en güzel başlık:
“NE OLDU BİZE?”
Hep beraber üzerinde tefekkür edelim…
Ve ille de dua!..