Esed rejimini cesaretlendirmek
Reyhanlı saldırısıyla kimin nerede durduğunu bir daha gördük. Ülke siyasetinde kutuplaşmanın bir gelenek olduğu bilinse de, gönül istiyor ki Suriye halkının haklı davasında bu kutuplaşma olmasaydı. En azından keskin olmasaydı.
Siyasi partiler bu denli kutuplaşmamış olsalardı Suriye rejimi Türkiye içinde bombalı saldırılar yapabilir miydi? Buna kolay kolay cesaret edebileceğini sanmıyorum ben.
Suriye halkının kanı üzerinden hesap yapmak sadece bölgesel ve küresel güç merkezlerinin işi değil. Ülke içinde de siyasi kavgalar artık Suriye üzerinden veriliyor. PKK ve Kürt siyaseti şiddet yerine siyaseti tercih etme sürecine girince Türkiye’nin Suriye siyaseti bir kaldıraç olarak etkili bir şekilde gündeme sokuldu. CHP ve MHP liderlerinin açıklamaları ortada.
Suriye üzerinden hesap yapanların meseleye dair argümanları aynı olmak zorunda değil elbette. Ama ortaya sürdükleri bazı argümanlarda örtüştükleri de gözlerden kaçmıyor. Katil Esed yerinde dursun, İslâmcılar iktidara gelmesin. Bu müşterek argümana sarılmış durumdalar.
İran, Rusya ve müttefikleri Esed düşmesin diye var güçleriyle çalışıyorlar. İran Esed’in kırmızı çizgileri olduğunu bile açıkladı. İslâmcı muhalefet içerisinden aşırıya kaçan bazı gruplar ön plana çıkarılarak da mutedil İslâmcılar hedef alınıyor. O kimi aşırı kesimler ise, Suriye halkının düşmanlarına malzeme vermekten geri durmuyorlar.
Öte taraftan Amerika, Avrupa Birliği ve İsrail de Esed’in gitmesini istemiyor. Zira Suriye’de yönetimi kendi elleriyle düşman addettikleri İslâmcılara teslim etmek istemiyorlar.
Bu farklı güç merkezleri İslâmcılar iktidara gelmesin de, Suriye yıkılsa da, halkının kanı aksa da olur diyorlar.
Bunu gören Esed de, Batı’ya karşı laik kimliğini öne çıkararak, İslâmcıların iktidara gelmesini engellediklerini söyleyerek sürekli aynı cephedeyiz mesajlarını veriyor. Müslüman ülke halklarına karşı da İsrail karşısında mukavemet hattı oluşturduğu yalanını söyleyerek destek bulmaya çalışıyor. Siz de etrafınızda bu yalana sarılanları görüyor musunuz?
Katı laik bir ideoloji ve anti İslâmcı bir ruhla İsrail karşısında nasıl olup da mukavemet hattını teşkil edebildiğini birilerinin çıkıp anlatması lazım. Birbirine zıt şeyler bunlar. İnsanlar bu çelişkiyi sorgulamak yerine meşreplerine ve büyüklerinin aldığı tavra göre tavır belirliyorlar.
Şu açık; Suriye halkı ve Türkiye hükümeti Esed’in gitmesini istiyor. Türkiye bu noktaya Suriye halkının kararlı rejim değişim talebi nedeniyle gelmiş bulunmaktadır. Halkın kararlı bir değişim talebi olmasaydı zaten Türkiye’nin de böyle bir talebi olmayacaktı.
Halka rağmen Suriye rejimiyle devam edemezdi çünkü. Bu ahlâkî duruşu, yani Suriye halkının haklı taleplerini önemsemeyen partiler de var Türkiye’de. Muhalif partiler Baas rejimi tarafından örgütlenen saldırılarda “Türkiye Suriye siyasetini değiştirsin” çağrıları yaparak Esed rejiminin cesaretini artırmışlardır.
Cumhuriyet Halk Partisi, cumhuru yani çoğunluğun iradesini ve Suriye halkını değil Nusayrî azınlık iktidarını ve Esed diktatörünü savunuyor. Cumhuru ve halkın iradesini önemsemeyen bir parti hâlâ cumhuriyet ve halk isimlerini neden taşır? Neyse.
MHP’yi de, Saadet Partisi’ni de Suriye halkının yanında göremiyoruz. Sol partiler ve Ergenekoncular da Esed’i savunuyorlar.
Bu kutuplaşma hâli sadece Esed rejiminin ömrünü uzatmaya yarıyor. Ama kaybeden insanlık oluyor...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.