İrancıların Suriye ikiyüzlülüğü ve Türkiye’nin acizliği
Suriye konusunda Türkiye’nin resmi duruşu da, İran’ın ve İran sempatizanlarının tutumu da baştan itibaren hatalı. İrancılar ikiyüzlü, Türkiye ise kendi politikasını belirleyememenin ezikliği içinde.
Türkiye artık defansif dış politika izlemiyor, ama ofansif ataklarını da kendisi tayin edip hamle yap(a)mıyor. Birileri ayağına topu atıp ilerleyeceği kulvarı açıyor, Türkiye o kulvarda ilerliyor; ancak yol açanlar, Türkiye’nin durmasını istediği noktada önüne defans koyduklarında ne yapacağını bilemez halde orada kalakalıyor. Çıkış için pas verenlerin eline bakıp dış destek bekliyor.
Suriye konusunda da böyle. Kendine has politika üretse, nereye kadar gideceğini de, nerede duracağını da, ne zaman hangi hamleyi yapacağını da belirleyebilirdi. Ama şimdi çıkmazda; ezik, çekingen, yılgın, kendine güvensiz, strateji ve hedeften yoksun...
İran, ekonomik, siyasal, askeri ve diğer alanlarda, var gücüyle Baas rejiminin destekçisi. İran’ın uzantısı Hizbullah militanları, katil Esed’in yanında müslüman Suriye halkına karşı ölümüne savaşıyor. Rusya politik ve askeri desteğiyle Esed’in yanında. İran ve Rusya, kimseye sormadan, öyle BM kararı veya izni aramadan katil Esed’e silah veriyor.
Irak zaten artık ikinci bir İran; Esed’in güvenli doğu komşusu olarak Baas rejiminin arkasında.
Peki Türkiye?... Burnunun dibinde bir halk katledilirken, Türkiye’nin yaptığı mülteci barındırmaktan ibaret. Baas rejimi İran ve Rusya’dan silah desteği alırken, Türkiye’nin, kendi güvenliği ve bütünlüğünü doğrudan ve birinci elden ilgilendiren bir savaşta Suriye muhalefetine silah verilmesi için BM kararını, ABD onayını beklemesini sorgulamak gerekmez mi? Doğrudan vermesen de, el altından verebildiğin kadar ver!
Kendini doğrudan ilgilendiren hususlarda bile Türkiye ezik ve başkasından medet uman tutumunu sürdürüyor. İşte Reyhanlı.. Yetkililer esip gürledi. Cumhurbaşkanı, “Devlet sorumluluğu ve kararlılığı neyi gerektiriyorsa, bu muhakkak yapılacak. Bu olayın içinde, dışında, bir şekilde kimler bulaştıysa, kimler teşvik ettiyse hesabı sorulacaktır” dedi. Başbakan Yardımcısı Arınç, Hükümet Sözcüsü sıfatıyla yaptığı açıklamada, saldırının Esed rejimi tarafından yapıldığının ispatlanması halinde nasıl bir karşılık verileceğine dair, “ne gerekiyorsa yapılır” dedi. Saldırının Suriye yönetimiyle ilgisi varsa gereği yapılacaktı.
Şimdi yakalanan elebaşı, emri Esed’in verdiğini itiraf etti.
Saldırganlar Esed’le görüşmüşler. Suriye yönetimi elebaşıya, her kapıyı açan özel bir kimlik vermiş. Saldırının Şam yönetimiyle ilişkisi belirlendiğine göre, hadi o zaman, sözünüzün arkasında durun; gereken karşılığı gerektiği gibi verin! Arınç, “neyi yapacağımızı herkes açıkça görür” demişti, hadi görelim o zaman!
Göreceksiniz, bu da “hesap soracağız”la kalacak. Çünkü Türkiye, burnunun dibindeki hayati bir olayda bile politikasını ABD’nin onayına endekslemiş bir acizlik içinde.
Burada, bir çift sözüm de beynini kiraya vermiş İran sempatizanı arkadaşlara var.
Bunlar, Esed’in zalimliğini, Baas rejiminin zulmünün ve despotizminin dayanılmazlığını, Suriye’de “yeni bir rejim” talebinin meşruluğunu kabul ettiklerini; ancak bunun yolunun, Batı destekli bir kalkışma olamayacağını iddia ediyorlardı. Gerekçeleri, “Baas rejiminin yıkılmasıyla kurulacak devletin ABD emperyalizmine üs olacağını ve bundan İsrail’in kazançlı çıkacağı” idi. İsrail’e karşı Esed’in yanında durmayı müslümanca strateji sayıyor; Baas’ın yıkılmasının İsrail’in işine geleceği gerekçesiyle Esed’i destekliyorlardı.
Ancak şimdilerde İsrail, Esed’den yana tavır koydu. “Suriye’de İslamcı militanlar olacağına Esed olsun. Böyle bir durumda Esed’i tercih ederiz” dedi. Suriye’de muhaliflerin galip gelmesindense Baas rejiminin devamından yana olduklarını açıkladı.
Ey İran sempatizanları! Ey İran öyle istedi diye körü körüne zalim Esed’e yanaşan Baas destekçileri! Şimdi ne diyeceksiniz bakalım? Demek ki dayanağınız çürükmüş. Aslında Esed’in gitmesi değil, kalması İsrail’in işine geliyormuş! Hadi şimdi tornistan edin bakalım. Öyle ya, İsrail karşıtısınız ya, Esed İsrail’in desteğini almışsa, siz karşısına geçmelisiniz. Hadi geçin o zaman!
Hayır, geçmezsiniz, geçemezsiniz. Çünkü iplerinizi eline verdiğiniz İran sizi bundan men eder. Çünkü İran, referanslarını İslam’dan değil, “Fars şovenizmi”nden alır ve Ehl-i Sünnet müslümanların devlet olmasındansa, ehl-i küfür Baasçıların iktidarda kalmasını tercih edecek kadar şovenizmde ileri gider. Hatırlayın, 1982’deki Hama katliamında daha Humeyni hayattayken İran, Baas rejimini desteklememiş miydi?
Türkiye pısırıklığı, İrancılar da ikiyüzlülüğü terketmedikçe, Suriye’de daha çok insan ölür. Bu işin sonu da başta Türkiye olmak üzere, bölge ülkeleri ve halkları için hiç iyi bitmez.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.