Bu İş AK Parti’ye Yaradı
Taksim’de yaşananlara kilitlendi herkes.. Nasıl terörize edildiğini cânım kentimin gözyaşları içinde izledim.. Üç-beş ağacı kurtarmaya çalıştığını söyleyen sosyetik solcular, kentin canına okudular..
TÜRK BAHARI PARADOKSU
Tunus, Libya, Mısır ve Suriye’de yaşanan süreci değerlendirirken; “emperyalistlerin kendine yakın rejimler kurma gayreti” yorumunu yapan ulusalcı kesim, Türkiye söz konusu olduğunda “Türk Baharı”demekten çekinmedi.. Bu bile kendi içine düştükleri açmazın en önemli kanıtı ya.. Neyse onları paradokslarıyla başbaşa bırakıyoruz..
MESELE GEZİ PARKI DEĞİL
Bir tiyatrocu, twitter hesabından; “mesele sadece Gezi Parkı değil arkadaş, sen hâlâ anlamadın mı? Gel hadi” diye yazdı.. Bu çağrının, ağaç kurtarma çağrısı ya da “Taksim’e AVM istemiyoruz” çağrısı olmadığı ortada.. eğer öyle olsaydı, Topbaş ve Mutlu’nun cuma akşamı yaptığı; “bu bir yol genişletme çalışmasıdır, ağaçlar da kesilmiyor, sökülüp naklediliyor” sözünden sonra herkesin evine dönmesi gerekirdi.. Ama öyle olmadı..
AĞAÇ UMURLARINDA DEĞİL
Meselenin ağaç ya da imar çarpıklığı olmadığını anlatmak için verecek örnek çok. Eğer dert bu olsaydı; Şile’deki orman arazisine yaptırdığı villasından çıkıp gelmezdi birileri.. Ya da Gökkafes’teki konutundan.. Sarıyer’de, hem orman hem de boğaz kanununa aykırı olduğu için tapu bile çıkaramadığı tripleks villasından çıkıp gelene ne demeli.. Beykoz Acarkent ya da Kemerburgaz’daki ağaç katliamına sessiz kalmaları falan hiç söylemiyorum.. Başbakan dün Zekeriyaköy’deki okulu hatırlattı.. Bunların bazıları oradan mezun bazıları da öğrenci söyleşilerine gidiyor.. Sesini çıkarmadan.. Bir gazetenin genel yayın yönetmeni, iktidarı çarpık yapılaşma üzerinden vurmaya çalışıyor. Vurmaya çalıştığı o yazıyı yazdığı binanın en üst dört katı, yani o gazetecinin odasının bulunduğu katları kaçak. Ne anlatacaksınız ki?..
SANDIKTA DEVİRSENİZE
Sabahın köründe yollara dökmüşler insanları.. Yazık onlar da birşey var diye atmışlar kendilerini sokağa.. Ne yapacaklar? Gezi Parkı’ndaki ağaçları kurtaracaklar.. Değil tabi ki.. İktidarı devirecekler sözüm ona.. Bir kişi de çıkıp demez mi ki arkadaş, “köprüden yürüyerek geçince değil, sandıkta oy verince devriliyor bu iktidarlar” diye.. 3 Kasım 2002’de nasıl ki Ecevit’i, Yılmaz’ı, Bahçeli’yi gömdü bu halk sandığa, yanlış yaparsa eğer Erdoğan’ı da pek âlâ gömer.. Boğaz Köprüsü’nden yürüyen kitle sanıyorum farkında değil ama, “seçimle gelen seçimle gider”.. Yükselttiğiniz kaygılar; totaliterizm, diktatörlük bilmem ne değil miydi? Aynen sizinle aynı fikirdeyim ben de.. Diktatörlüğe karşıyım.
Kızdığım adama sandıkta veririm cevabını gider.. Ama bir kaç gündür, bu Gezi Parkı dalgasına, öyle garip bir ortam oluştu ki, Erdoğan ve AK Parti, oylarını en az (sadece bu olay vesilesiyle) 5 ile 7,5 puan arasında arttırdı.. Apar topar mitingler yapıp fırsat kollayan Kılıçdaroğlu da kaybetti.. Bu çok açık. Hele kör gözüne parmak gibi Kadıköy Mitingi’ni iptal edip Beşiktaş’ta insanları toplaması falan, tümü kayıtlara geçmiş durumda..
YARIN TABLO NETLEŞİR
Şu toz bulutu yarın ortadan kalkacak.. Bilanço daha net görülecek sevgili dostlar. O zaman ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız.. Erdoğan’ı protesto hareketlerinin nasıl olup da Erdoğan’ı güçlendirdiğini görünce siz de şaşıracaksınız.. Kalın sağlıcakla.