Bu terör değil de ne ki?
Milli İradeye Saygı Mitingleri yapıldı.. Öyle bir ortamda yapıldı ki bu mitingler, SP’lisi, BBP’lisi, MHP’lisi mitinge akın etti.. Partilerini bırakıp da Erdoğan’ı destekledikleri için değil.. Öyle olsa Ak Parti flamalarıyla gelirlerdi. Oysa onlar olduğu gibi geldiler. Nasıl ki İzmir Mitingi’ne İP’liler, CHP’liler, TGB’liler, ADD’liler geldiyse, Erdoğan’ın Ankara ve İstanbul mitinglerinde de MHP ve BBP’lileri görmek son derece doğal.. Bahçeli üç hilalli bayrakları görünce küplere binmiş.. Sinirden köpürüyor. Sayın Bahçeli neden bu öfke? “Milli İradeye Saygı Mitingi”ne gidiyor tabanınız, fena mı? Gezi’ye mi gitselerdi?..
AYNI TEZGAH AMA DAHA SERT
Bakın çok açık bir ittifakla karşı karşıyayız. Ve bu ittifakın, Sn.Bahçeli ya farkında değil ya da görmezden geliyor.. Erdoğan’a karşı kurulan büyük komplonun Türkiye ayağı, açıkça görülmüştür ki, “Cumhuriyet Mitingi” bileşenlerinden müteşekkil.. Yani darbeci-cuntacı zihniyetin 2004’ten beri onlarca defa denediği ancak başarılı olamadığı, hükümeti antidemokratik yollardan devirme girişiminin son perdesini de aynı ekip oynuyor. Bahçeli, ilk gün Gezi Provokasyonu ile ilgili çok belirgin bir tavır almıştı. O tavır “devlet adamı” tavrıydı.. O tavrını bu süreçte korursa tarih adını altın harflerle yazacak..
NE DİKTATÖR AMA
Dün polis, bana da ait olan bir parkta süren işgali sona erdirdi. Evet işgal.. Ben “işgal” dediğim zaman ; “geldin de giremedin mi?” türü gereksiz saldırılarla karşılaştım. Sanıyorlar ki ben plazaların yüksek katlarından bulutlara bakıp yazıyorum yazılarımı. 15 gündür Beşiktaş, Taksim, Harbiye, Dolmabahçe dolaşıyorum. Dolmabahçe Camii’ndeki bira kutularını benim televizyondaki ekip arkadaşlarım çekti. (hani Süleyman Gündüz’ün, gördüğüne değil duyduğuna inandığı bira kutuları) Yanmış polis arabalarının, harap olmuş kaldırımların, paramparça edilmiş belediye otobüslerinin önünde saatlerce ağladım ben.. Sizin içinde “piston düştü” oynayıp gülüp eğlendiğiniz belediye otobüsüne ağladım, Can Dündar’ın önünde hatıra fotoğrafı çektirdiği küle dönmüş canlı yayın arabasının önünde ağladım. Kendinizce yürüttüğünüz o oyunun ne canlar yaktığını görüp ağladım. Şehit polis memurumuza, kaza kurşununa kurban giden gence, canlarını kaybedenlere ağladım ben. Ve bu sürecin daha fazla can yanmadan sonlanması için atılan adımları dikkatle izledim. Vali’nin sabaha kadar süren çay bahçesi toplantısını, Başbakan’ın 4,5 saatlik mesaisini takip ettim.. Hayretler içinde.. “Diktatöre bak” dedim kendi kendime.. “Görüşmek istiyorum” diye herkesi Başbakanlık’a alıyor ve işini gücünü bırakıp saatlece dinliyor.. Ve diktatöre bakınız ki, mahkeme kararı aleyhlerinde çıkarsa saygı duyacaklarını, lehlerinde çıkarsa kabul etmeyip halk oyuna sunacaklarını açıklıyor. Peki o vakit Gezi İşgali neden bitmiyor?
İSTANBUL’A ZARAR VERDİNİZ
Bakın bu sert müdahale, eminim yapanlar da dahil olmak üzere kimseyi mutlu etmiyordur. Ama dendi ki, istediğiniz her ne ise işte devlet sisteminde en olabilecek şekliyle oluyor. Bundan sonraki her adım terörizmdir. Bunun anlaşılmayacak bir tarafı yok. Polis ikazını yaptığı halde Gezi İşgali sonlanmadıysa, bunu ben masum bir çevre eylemi olarak göremem, kusura bakmasınlar.. İşgal sadece Taksim’de değildi bu arada, onu. Söyleyeyim. Dün sabah Harbiye’deki TRT İstanbul Radyosu’nda işimin başında olmam gerekiyordu. Sabaha karşı evimden çıkmam günün ilk ışıklarıyla da kamusal sorumluluğum olan radyo programımı açmam gerekiyordu. Altunizade’den itibaren yolları tıkayan güruh benim kamusal sorumluluğumu yerine getirmeme engel oldu. Yürümeye çalışan araçlar taşlandı, gitmeye çalışan sıradan vatandaşlar engellendi. Bu işgal değil de ne ki? Ne hakkınız var İstanbullunun huzurunu bozmaya? Sevimli mi göründüğünüzü düşünüyorsunuz? Basbayağı terörist gibi görünüyorsunuz bu tavrınızla. Bir parça kamuoyu desteği alabilme ihtimaliniz varken elinizin tersiyle ittiniz bunu. Hele de müdahale olacağını bile bile çocuklarını o parka getiren aileler var ya.. İşte onların işlediği tamamen insanlık suçudur. Masum, hiçbir şeyden habersiz yavruları, uyumaları gereken saatte, gecenin bir yarısı alıp, polis müdahalesine kalkan yapan aileler, gecekondusunu yıktırmamak için eline bıçak alıp çocuğuyla evin çatısına çıkan adamdan ne farkınız var ki? Bu iş bitecek ve biz bu yaşananları asla unutmayacağız. Kalın sağlıcakla.