Olanları masum göstermeye çalışmayın
Yabancı güçler ve yerli işbirlikçileri güzel ülkemi terörize etmeye devam ediyor.. Tam duruldu derken bir yerden yeniden olaylar patlıyor ve bir kez daha hiç yok yere gerginlikler yaşıyoruz.. Duymaktan sıkıldığınızı biliyorum ama son karanfil eylemi dahil, Taksim Meydanı’na oyuncaklar bırakılması dahil tüm bu yaşananlar aynı planın yıllar evvel yazılmış maddeleri.. Fakat beni asıl üzen konvansiyonel siyasi hareketlerin bu siyaseti reddeden şiddeti önceleyen dayatmacı yapıya verdiği destek.. CHP’nin de, bazı BDP’lilerin de açıkça destek verdiği hareket, Türkiye’de yeni bir darbe için uygun ortam hazırlamaya çalışıyor.. Bunu ODTÜ olaylarından bu yana deniyorlardı.. Ve CHP, o günden beri bu kalkışma provasına desteğini hiç eksik etmedi.. Demokratik hak talebi ya da yönetime katılma isteğini meşru bir talep olarak her siyasi parti kabul eder. Ama içinde CHP’nin de olduğu meşru siyasal zemine karşı bir şiddet hareketini bir siyasi partinin desteklemesi ancak akıl tutulması ile izah edilebilir.. Bakın Gezi’yi bahane edip abuk-subuk taleplerle ortaya çıkan platformların bileşenlerine.. Hepsini 28 Şubat’ta darbecilere verdikleri destekten tanıyacaksınız.. Dertleri “özel yaşama müdahale” olsaydı gerçekten, başörtüsü ile çalışamayan, okuyamayan kardeşlerimizin yanında olurlardı.. Özel yaşama müdahale olduysa orada oldu..
HÜRRİYET BİLDİĞİNİZ GİBİ
İşin propaganda ayağı da değişmedi.. O zaman da Hürriyet vardı.. Bugün de.. O zaman da Ertuğrul Özkök vardı, Fatih Çekirge vardı.. Bugün de aynı kadro işbaşında.. Gelen yıllar, iki kader ortağını da, damat-kayınpeder de yaptı artık.. Asli görev ise hiç değişmedi.. Perde arkasında Koç, varlığını her adımda hissettirdi. Gerek Divan Oteli’nin kapılarını açarak, kumanyalar dağıtarak gerekse nüfuzundaki medyayı bu işin propagandasına vererek.. Koç’un taşeronu Aydın Doğan da kendisine biçilen rolü bihakkın oynamaya devam etti.. Ediyor da.. Son karanfil eylemine bakın.. Hürriyet’in web sitesi, gün boyunca eylemin duyurusunu yapıp kitleleri alana çağırdı.. “Kadıköy’de direnişin anlamı yok, sesimizi sokaklarda duyuralım” demiş birileri.. Hürriyet web de bunun üzerinden miting çağrısı yapıyor.. Yine aynı sitenin aktardığına göre, Geziciler demiş ki; “o parka girebilmeliyiz. Halkı oradan çıkardılar. Şu an polis işgali altında” evet.. Bu dönemin Hürriyet Gazetesi’nin karanfil eylemi öncesi yaptığı analitik haberden aktarıyorum buraya.. Saatiyle, yeriyle, gidiş güzergahıyla tam anlamıyla fikrî ve fizikî sevk ve idaresi Hürriyet’in internet sitese üzerinden yapıldı eylemin. Ama ne oldu onu da söyleyelim.. Gün boyu Hürriyet o kadar adam çağırdı Taksim’e, 2 bin kişi ya gitti ya gitmedi.. Niye? Akıllandık çünkü artık. Gelmiyoruz öyle propaganda oyunlarına..
SUSUYORSAK BİR SEBEBİ VAR
Hürriyet’i, Fatih Çekirge’yi falan anlarım da, Nazlı Ilıcak gibilere aklım almıyor.. Nilüfer Göle’nin, anlamayacağı bir tertip üzerine yaptığı analizi referans almış, Tayyip Erdoğan’a akıl veriyor. Göle’nin Paris’ten yaptığı romantik analizin burada karşılığı olmadığını anlamayacak kadar da halka uzak Nazlı Hanım.. “Erdoğan, yeni mitinglerle gerilimi tırmandırmasın. Şefkat dolu bir dili benimsesin” diyor Erdoğan’a.. Bu terörizm karşısında, liderlerine kurulmuş bu tuzak karşısında, bu komplo karşısında, incinen mütedeyyin-muhafazakâr insanlar evlerine girsin, Erdoğan “şefkat” dolu bir dil benimsesin.. Oldu... Başka emriniz var mı? Sadece Kabataş’ta başörtülü bir anneye reva görülen muamelenin görüntüleri sızsa basına, bu ülkede iç savaş çıkar Nazlı Hanım. Farkında değilsiniz galiba. Bir zamanlar savunduğunuz değerlerine sokak ortasında işedi bu insanlar. Ne şefkatinden bahsediyorsunuz.. Susuyorsa sessiz yığınlar, ülkesini sevdiğinden.. Kalın sağlıcakla.