Neden “meşveret-i şer’iye” yapmak zorundayız?
Müslümanlar işlerini istişare ile yürütür. Hatta, yürütmek zorunda. Zirâ, “Ve emruhum şûrâ beynehüm. / Onlar, yani Müslümanlar aralarındaki işleri istişare ile, birbirine danışarak, meşveret yaparak yürütürler. (Şûra Sûresi: 38.)”, “Veşâvirhüm fi’l-emr. / Ey Peygamber işlerinde onlarla, yani, sahabelerinle istişare et. (Âl-i İmran Sûresi: 159.)” âyet-i kerîmeleri şûrâyı esas olarak emrediyor. (Hutbe-i Şamiye, s. 153.)
Ebû Hureyre (ra) “Ben, Resulullah’tan daha fazla arkadaşlarıyla meşveret eden birini görmedim.” (Tirmizi, Cihad, 35.) diyor.
“Müslümanların hayat-ı içtimaiye-i İslâmiyedeki saadetlerinin anahtarı meşveret-i şer’i yedir.” (Hutbe-i Şamiye, s. 153.) Yani, sosyal hayatın düzeni, huzur ve mutluluğun esası, üretimin, verimin, refahın temel şartlarından birisidir meşveret-i şer’iye.
İstişarenin sırrı, gücü şu hakikate dayanır: “Hakikî, samimî bir ittifakta herbir fert, sair kardeşlerin gözüyle de bakabilir ve kulaklarıyla da işitebilir. Güya on hakikî müttehid adamın herbiri yirmi gözle bakıyor, on akılla düşünüyor, yirmi kulakla işitiyor, yirmi elle çalışıyor bir tarzda mânevî kıymeti ve kuvvetleri vardır.” (Bediüzzaman Said Nursî, Lem’alar, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 165.)
İstişare illâ ve yalnızca cemaat, grup ile yapılmaz. Birey, hem aile fertleri, hem de sahanın uzmanlarıyla “meşveret-i şer’iye”, istişare edebilir, etmelidir. Aile fertleri de kendi aralarında “meşveret-i şer’iye”, istişare eder ve etmelidir.
Kâinatın yaratılmasının müsebbibi, enbiyâların reisi, evliyaların seyyidi Resûl-i Ekrem (asm), hakkında vahiy olmayan bütün konularda arkadaşlarıyla meşveret etmiş, isabetli görüş ortaya koyan bir genç dahi olsa ona uymuştur.
Deryalar gibi kesbî, ucu-bucağı belirsiz vehbî ilme mazhar olan Bediüzzaman, “Veşâvirhüm fi’l-emr.” (Âl-i İmran Sûresi: 159.) emriyle, kardeşlerimle bir meşverete muhtacım.” (Emirdağ Lâhikası, s. 59) der. Hizmet tarzını şahıslara havale etmemiş (“Bu dâvâ benim gibi aciz ve fani bir şahısla bağlanmamalı” diyerek şahsiyetçiliği aradan çıkarmış), şahs-ı mânevîye bağlamıştır:
“Bundan sonra her meselemizde emir, Risale-i Nur’un şahs-ı manevîsini temsil eden has şakirtlerin ve sizlerindir. Benim de şimdi bir reyim var.” (Emirdağ Lâhikası, s. 383.)
Bütün işler, hizmetler “meşveret-i şer’iye” ile yapılacaktır vesselâm.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.