Bir arpa boyu yol...
Bütün yaşananlardan sonra ne kadar mesafe aldığımızı anlayabilmek için geriye doğru baktığımızda, ‘bir arpa boyu bile’ yol alamadığımızı görmek, ne kadar tuhaf!
Galiba tekrar başa döndük.
Geçen onca yıldan sonra, başörtüsünün temel haklardan birisi olduğunu, onu yasaklamanın laiklikle bir alakası olmadığını; yasağın kaldırılmamasının bir insanlık ayıbı olduğunu... yeniden başlayarak tartışmak zorundayız.
Bu konuda kendi bildiğinin -daha doğrusu bilmediğinin- dışında herhangi bir şey kabul etmeye şimdiye kadar hiç yanaşmamış ve anlaşılan bundan sonra da yanaşmayacak olan bir kesimle, tabir caizse bir sağırlar diyaloğu gerçekleştireceğiz.
Biz onlara çağdaşlığı, demokrasiyi, insan haklarını, özgürlükleri ve bütün bu kavramların başörtüsü meselesi özelinde neler ifade ettiğini anlatmaya çalışacağız hep.
Anlamayacaklar. Ya da anlayamayacaklar.
Onlar laiklikten ve onun da muhakkak bize özel olanından bahsedecekler. Laikliğin neden bize özel yorumlanması gerektiğini ve o bize özel laikliğin neden başörtüsünü yasakladığını, hiç bir zaman anlatamayacaklarını bile bile.
Bu kesimin ısrarla Batı’yı örnek almaya çalışmasından hareketle, Avrupa’dan, ABD’den; batı ülkelerinden ve oralarda başörtüsü ya da benzeri, inançla ilgili kılık kıyafetin herhangi bir problem teşkil etmediğinden bahsetmemizin, hiç bir anlamı olmayacak.
Kimsenin kimseye ‘başını ört’ demeye hakkı olmadığını iyi bilmelerine rağmen; kimsenin de kimseye, ‘başını aç’ deme hakkı olmaması gerektiğini, bir türlü anlatamayacağız onlara.
Bu arada, siyasi hırsları ya da şahsi kaprisleri sebebi ile bin 400 senedir bilinen bir gerçeği tersyüz etmeye çalışanlarla da uğraşmak durumunda kalacağız tabii...
Yıllardır tartışıyorduk; belli ki, yine tartışacağız.
Meslek Liseleri’nin üniversiteye girişlerinin önü kesilmeye devam edilecek büyük ihtimalle. Malum, sebep olarak da, İmam-Hatip Liseleri gösterilecek.
Bunun ‘pire için yorgan yakmak’tan başka bir şey olmadığını, nasıl daha evvel anlatamadıysak, bundan sonra da anlatamayacağız büyük ihtimalle.
YöK ‘katsayı’yı icat edene kadar arzulanan hedefe doğru giden Lise/Meslek Lisesi dengesinin tersine dönmüş olması da, pek umurlarında olmayacak.
Eğitim-öğrenim hakkı, eşitlik gibi kavramlar; sanayinin kalifiye eleman ihtiyacında meydana gelen ciddi açık ve benzeri objektif gerçekler de ilgilendirmeyecek onları.
üretimle uğraşanların, meslek eğitimi hususundaki ciddi şikayet ve uyarılarını dinlememekte kararlı olanların, bu huylarını bundan sonra değiştireceklerini ummak da, imkansız gibi bir şey.
Biz ise katsayı engelinin aslında sadece İmam-Hatipleri mi hedef aldığı; yoksa birilerinin bazı kişilere oldukça hoş gözüken bu bahane ile bütün bir meslek eğitimini mi yok etmeye çalıştığını düşünüp duracağız, kara kara...
İlgili zevatın, Tevhid-i Tedrisat yani öğretim Birliği Kanunu hususundaki cahilliklerini gidermek ve İmam-Hatiplerin de bu Devletin okullları olduğunu anlatabilme imkanımız da olmayacak bu arada. çünkü onlar, bu kanunun adını çok sık zikrediyor olsalar da, metnini okumayı pek düşünmüyor; okusalar bile anlamazlıktan gelmeyi tercih ediyorlar.
Anayasa’nın 24. Maddesinde yer alan ‘Din eğitimi ve öğretimi’ konusundaki sıkıntılar da sürecek anlaşılan.
Kahir ekseriyet, kendisini ilgilendiren hak ve özgürlükleri, bunları hoş görmeyenlerin keyifleri istemediği için kullanamayacak yine.
Anayasamızı bir yasaklar manzumesi gözüyle görüp; özellikle de kendileri gibi olmayanlara getirilen özgürlüklere kör kalmayı itiyat edinen kesimin hükümranlığı, bir şekilde devam edecek gibi, anlayacağınız.
Evet, ne diyorduk? Galiba başa döndük.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.