Rahmi Koç’u Koruma Kanunu
Mısır’daki “Sisi Darbesi” gündemin ilk sırasına yerleşti ya, bence birbiriyle bağlantılı olduğundan şüphe duymadığım Gezi Olayları gündemdeki önemini kaybetmiş gibi görünüyor.. Aklımız da kalbimiz de Rabia-tül Adeviyye Meydanı’nda.. Amenna.. Fakat 3 hafta boyunca halkı silahlı isyana teşvik etmiş olanların, iç savaş kışkırtıcılığı yapmış olanların, kamu güvenliğini tehdit ederek kentte terörizm uygulamış olanların, Çeşme’de, Bodrum’da hiçbir şey olmamış gibi tatil yapmalarını görmezden mi geleceğiz?...
NEDEN PALAYLA ÇIKTI?
Bakın bu “Palalı” meselesinin bize gösterdiği bir şey var. Bir ay boyunca (geçtim ülke ekonomisini) sıradan küçük esnafın yaşadığı bu mağduriyete rağmen, sorumlular hakkında dava açıp birer birer toplamazsanız, bu defa herkes kendi palasını alıp sokağa çıkmayı hak görür kendinde.. Bu, asla ve asla savunulacak tarafı olmayan palalı saldırının, sosyolojik arka plan okumasıdır.. Diyor ki Taksim esnafı; “eğer devlet (ki burada devlet’ten kastettiğim yargıdır ) gerekeni yapmıyorsa, yani benim ticari güvenliğimi korumuyor benim hakkımı-hukukumu gözetmiyorsa, bu işi ben kendi imkanlarımla yaparım”.. Demek ki burada çok ciddi bir yargı krizi ile karşı karşıyayız..
YARGI BASKISI HEP VARDI
Zaten Gezi İşgali başladığı gün, parka yapılacak düzenlemeyle ilgili olarak, yürütmenin durdurulması kararı veren yargının bu zamanlaması fazlasıyla düşündürücüydü. Arkasından, yürütmenin durdurulması kararına yapılan itirazın reddedilmesi de soru işaretleri barındırıyor.. Benim bütün soru işaretlerimi ise, işgalin hemen hemen Türkiye’nin dört bir yanına yayıldığı günlerde, Hürriyet Gazetesi’nde yayınlanan anket perçinledi.. Sanal dünyada, sadece hakim ve savcıların üye olarak yorum yaptığı adalet.org’taki ankette, %77 oranında Gezi İşgali ve yaşanan yerel terörizm, “demokratik tepki” olarak görüldü.. Bu bile yargının hakim çoğunluğunun bakış açısını özetlemesi bakımından bize fikir veriyor..
KOÇ İÇİN İSTEYENE DELİL YOLLARIM
Gezi İşgali sürecinde atılan twitter mesajlarıyla hakaret eden, atıp-tutan sıradan vatandaşları haklı olarak yargı önüne çıkarıyorlar. Sonuçlarını bilmiyorum. Çok da ilgilenmiyorum.. “Çakma Müftü Karısı” mesela, hemen icraatının ertesi günü iki kolunda iki polis savcıya giderken gördük hep birlikte.. Kimdi o? Sürecin Fadime Şahin’i.. Ne kadar önemli bir figür olduğunu anlayın diye yapıyorum bu benzetmeyi.. İyi ama otelini iç savaş karargâhı gibi kullandıran Koç nerede? Hürriyet Gazetesi internet sitesinin, iç savaş isteyenlerce, yarı-resmi irtibat noktası olarak kullanılmasına göz yuman, ses çıkarmayan Aydın Doğan peki? Bakın eğer bu ülkede yasalar, molotofkokteyli için “el yapımı likit bomba” tanımını kullanıyorsa ve üreteni, saklayanı, kullananı cezalandırıyorsa, sadece Divan Oteli’nin süreçteki rolü bile Rahmi Koç ve otelin diğer hissedarlarını tutuklatmalıydı.. Eğer ki savcılar, Divan Oteli ile ilgili ellerinde, otel sahibini tutuklayacak yeteri kadar delil olmadığını düşünüyorsa ben kendilerine her türlü görüntüyü yollamaya hazırım. Nasıl o otoparkın bir gün içinde ilaç kutularıyla doldurulduğunu, odalarında molotofkokteylilerin saklandığını izleteyim savcılara. Yoksa bu ülkede adı konmamış bir 5816 da Rahmi Koç ve Koç Ailesi için mi var? Yoksa Koç hakkında olumsuz yayın yapmak da mı yasak.. Bunu göreceğiz.. Eğer bu yazı benim son yazım olursa bu tez doğrulanmış olacak. Yok ben gazetecilik hayatıma devam edeceksem, Rahmi Koç’u elleri kelepçeli göreceğim. Kalın sağlıcakla.