Cuntanın Finansmanı
Mısır’da askerî darbe yoluyla diktanın geri gelmesine en çok sevinenler arasında bölgedeki dikta rejimleri yer alıyor. Çünkü İslâmî hareketin ilerleyişini kendi dikta rejimlerinin geleceği açısından da tehlike olarak görüyorlar. O yüzden cuntanın halk direnişine çabuk yenilmemesi ve Mursi dönemindeki resmîleştirilmemiş gizli ambargo yüzünden ortaya çıkan ekonomik sorunların hafifletilmesi suretiyle halkın meydanlardan çekilmeye yöneltilmesi böylece darbecilerin düşündüğü yol haritasını uygulayabilmesi için kesenin ağzını çok hızlı bir şekilde açtılar. Gidişatın yönünün biraz netleşmesini beklemeye dahi tahammül edemediler.
Birleşik Arap Emirlikleri zaten Mısır halkının tercihinin İslâmi hareketten yana olduğunun ortaya çıkmasının hemen ardından bu ülkedeki fitne çetelerinin finanse edilmesi için bir merkez görevi üstlendi. O yüzden BAE’deki fitne organizasyonu finanse ettiği unsurlara fazla güvendiğinden Mursi’nin defterinin bundan aylar önce dürülmesini bekliyordu. Onun finanse ettiği fitne çeteleri planlananı gerçekleştirmekte başarılı olamadı ama askerî darbenin gerekçesi oldu.
Normalde fitne çetelerine destek verdiği bilinen ancak bu konudaki tutumunu dış politikasındaki resmî tutumuna ve açıklamalarına yansıtmaktan çekinen Suudi Arabistan’ın askerî cuntayı daha cuntacıların koltuklarını ısıtmalarını beklemeden tebrik etmesi ise bölgede herkesin dikkatini çeken bir gelişme oldu. Mısır halkının cuntacıları hain ilan ederek meydanları doldurmasına rağmen doksan yaşındaki Suud Kralı Abdullah bin Abdülaziz, darbecileri sadece tebrik etmekle yetinmeyerek Mısır yönetimi açısından önemli sayılacak miktarda bir parayla ödüllendirmeyi kararlaştırdı.
Suud Kralı, Mursi’nin cumhurbaşkanlığına seçilmesinden beri Kahire’deki fitne çetelerini finanse eden BAE’yi de yanına alarak cuntacılara sekiz milyar dolar para vereceğini açıkladı. Kuveyt’in işbirlikçi emiri de dört milyar dolar katarak 12’ye çıkardı.
Suud Kralı, iki milyarı “Mısır halkına hediye” olarak niteledi. Oysa parayı Mısır halkına değil, onun siyasi iradesine, kazanımlarına ve özgürlüklerine darbe indiren, karşı çıkanları da namaz esnasında hunharca katleden vahşi çetelere veriyordu. Kralın kastettiği söz konusu miktarın cuntacılara, kredi değil bağış olarak verileceği idi. Fakat halka ve onun özgür iradesine darbe vuran cuntacıların bileğini güçlendirme gibi bir kötü niyetle verdiği parayı, “iyi niyetle verilmiş” göstermek için “Mısır halkına hediye” saçmasını kullanmaya çalışıyordu. Gerçekte kendi cebinden veya kasasından verdiği bir şey yoktu. Mısır halkının çağdaş Firavun rejimine karşı gerçekleştirdiği devrimi ve onun özgürlük mücadelesini destekleyen Hicaz ahalisinin parasını, halkın siyasi iradesine, tercihine ve özgürlüklerine darbe vuran katil cuntacılara peşkeş çekiyordu.
Suud Kralı paraların aktarılması işlemleri başlamadan önce cuntanın rahatlamasını sağlamak amacıyla hızlı bir şekilde gemilerle aynî yardımlar gönderdi. Bu yardımların ulaştığına dair bilgiler Mısır’ın Kızıldeniz kıyılarındaki bazı limanlarının yöneticileri tarafından kamuoyuna duyuruldu. Ama sanıyorum Türkiye medyası tarafından pek önemsenmedi.
İlginç olan bir gelişme ise tam bu sırada, Mısır’daki darbecilerin ceplerini ve kasalarını doldurma kararı alması sebebiyle eleştirilere maruz kalan Suud diktasının, İsrail ve İran’ı hedef alan füzelerinin bulunduğuna dair haberin The Telegraph gazetesi tarafından yayınlanmasıdır. Ne zaman bu diktatörlerin, zalimlerin kirli yüzleri ortaya çıksa arkadan da mutlaka İsrail’i hedef alan füzeleri veya ona karşı savaş hazırlıkları ortaya çıkıyor. Ama her ne hikmetse o füzeler siyonist işgalcileri hiç korkutmaz. Gazze’ye saldırı düzenleyecekleri zaman; “Ne olur ne olmaz biz Gazze’yi bombalarken öbür taraftan Suudi Arabistan üzerimize füze gönderebilir. En iyisi bu işten vazgeçelim” diye düşünme ihtiyacı duymazlar. Siyonist saldırganları geri adım atmaya yine Filistinli direnişçilerin, sadece işgal devletinin değil bölgedeki işbirlikçi diktatörlerin tümünün ablukaya aldığı Gazze’de bütün zorlukları aşarak geliştirdikleri füzeler zorlar. Suud Kralı ve onunla aynı safta duran işbirlikçi diktatörler ise işgalcileri değil Filistin direnişini suçlu çıkarır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.