İstek ve duâlarımız arasındaki gizemli ilişki
İstek; rûhî, zihnî, duygusal bir eylemdir. Her eylemin bir karşılığı, bir sonucu vardır. Şu hâlde arzu, talep ile duâ arasında esrarlı bağlantılar olmalıdır.
İstek; rûh/duygu, beynimizi, yani, psiko-biyo-fizyolojik yapımızı harekete geçiren anahtardır. Rabbimiz, bizi serbest bıraktığı bütün meselelerde kaderimizi isteklerimize göre şekillendirir.
İster olumlu, ister negatif olsun; doğru bir zamanda, doğru şartlarda, doğru olarak ve içtenlikle her isteğimize cevap verilir, çoğunlukla yerine getirilir. Çünkü, isteklerimizin nasıl şekilleneceğinin sınanması için istekler dünyasına gönderildik. Potansiyel yeteneklerimizi, gücümüzü sayısız kabiliyetlere dönüştürecek maharet ve hür irâde bunun için verilmiştir. Değişme, gelişme ve daha iyi bir konuma gelme şuurlu istek hâline dönüştürülürse bir anlam ifâde eder.
İsteme duygumuzla talep edeceğimiz şeylerle birlikte Yaratan kim ise; isteklerimize cevap verecek de Odur. Bu gerçeği Bediüzzaman, “Vermek istemeseydi, istemek vermezdi” vecizesiyle dile getirir. Eğer, neyi, niçin, nasıl istememiz gerektiğini bilmezsek, “talep ve arz” kuralına göre isteklerimiz karşılanmayabilir. İstemesini bilmeyen, isteyecek mercii tanımayan zaten talepte bulunamaz. İstemeyene de arz edilmez. Ne istersek onu, hatta daha iyisini vereceğini de vaad etmiştir:
“Her kim, dünya nimetini isterse, kendisine ondan veririz; kim de âhiret sevabını isterse, ona da bundan veririz.” (Âl-i İmrân Suresi, 145.)
Bu hakikate binaen, tarlada çalışana mahsül, mal-mülk için çalışana mal-mülk, şan-şöhret için çalışana şöhret, sanat için çalışana sanat, spor için çalışana spor, siyaset ve iktidar için çalışana iktidar verilir. Zira, ayrıca bir âyet meâlinde “İnsan için ancak çalıştığının karşılığı vardır” (Necm Suresi, 39.) buyrulur.
Bütün duyu ve duygularımızın fıtrî-tabiî isteklerini yerine getiren; elbette sözlü, şifâhî taleplerimizi de yerine getirir.
Hâl, ihtiyaç, fıtrat diliyle yiyecek-içecek, hava, su ve bunları isteyen mide, ciğer ve böbrekler gibi bütün rızıklar veriliyor. Bu; kalb ve dilimizle de istediklerimizin verileceğini gösterir. Ki, “Bana duâ edin, size cevap vereyim” (Mü’min Suresi, 60.) sözüyle garanti edilmiştir.
İstemek aynı zamanda bir fizik kanunudur. Nasıl ki, madde, ses, görüntü gibi hiçbir şey kaybolmamaktadır. Dolayısıyla düşüncelerimiz, taleplerimiz ve duygularımızın yaydığı enerjiler de kaybolmaz. İyilikler gibi, isteklerimiz, taleplerimiz, duâlarımız da yokluğa gönderilmez ve karşılıkları verilir. Onları boşa çıkaran veya zararlı unsurlar hâline getiren düşünce tarzımız, yaklaşımımızdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.