Ahmet Varol

Ahmet Varol

Darbenin gölgesinde “barış” oyunu

Darbenin gölgesinde “barış” oyunu

Mısır’daki darbenin özellikle İslâm dünyasında dikkatleri üzerine çekmesi Suriye’de vahşi katliamları sürdürenleri ve onlara destek verenleri rahatlattığı gibi siyonist işgalin de son derece rahatlamasına neden oldu. Bunun tek sebebi Gazze’ye uygulanan ablukanın Hüsni Mübarek dönemindekinden çok daha katı hale getirilmesi ve bölgenin can damarları sayılan tünellerin büyük bir kısmının kapatılması, yakıt naklinin durdurulması yüzünden bölgede kriz başlaması değil. Bunlar elbette işgal yönetimini çok memnun etti. Çünkü siyonist işgalci iyi biliyor ki Mısır’a kendi generallerini gönderseydi ve onlar vasıtasıyla bir askerî darbe gerçekleştirseydi ablukayı bu derece katı hale getirme cesareti gösteremezlerdi.

Fakat onu en çok rahatlatan kendi zulüm uygulamalarının gölgede kalması. Oluşan dumanlı havadan istifade ederek Praver Yasası adını verdiği bir yasayı uygulamaya geçirdi. Bu yasaya göre, Filistin’in asıl sahibi durumundaki halkın Nakab bölgesinde yer alan ve asırlarca geriye giden köylerini güya tanımıyor. Bu iddiasına dayanarak da yaklaşık kırk bin kişinin ikamet ettiği kırk kadar Bedevi köyünün ahalisinden evlerini boşaltmalarını istiyor. Böylece onların bölgedeki 800 bin dönüm arazilerine el koymayı planlıyor. Oysa burada yasal olmayan, işgalden yıllar önce var olan bu köyler değil bizzat işgalin kendisidir. Ama bir yerde haklının hakkının korunabilmesi ancak adaletin güçlü olmasıyla mümkün olabiliyor. İslâm âleminde bunca zulmün işlenmesinin sebebi de zaten gücün ve iktidarın zulmün, zâlimlerin elinde olmasıdır.
Mısır’daki darbenin neden olduğu dumanlı havadan işgalci siyonist böylesine gaddarca bir yasayı ve daha nice çirkin oyunları uygulamaya geçirmede yararlanırken, onun çıkarlarını himaye etmeyi resmî politika haline getiren ABD’nin Dış İşleri Bakanı John Kerry de bölgeye bir ziyaret gerçekleştirdi. Ziyaretin amacı, normalde 2009’un başında başkanlık süresi bittiği için uygulamadaki anayasaya göre o tarihten beri Meclis Başkanına teslim etmiş olması gereken başkanlık koltuğunda adeta darbeci general gibi oturmaya devam eden Özerk Yönetim Başkanı Mahmud Abbas’ı tüm ön şartlarından vazgeçerek yeniden masa başı görüşmelerine oturmaya ikna etmekti.
İşin gerçeğinde Abbas yönetimiyle işgal rejimi arasında gizli irtibat hiç kesintiye uğramadı. Her şeyden önce ikisi arasında güvenlik işbirliği anlaşmasının uygulamada olması ve Özerk Yönetim polisinin sürekli Filistin direnişinin faaliyetini engellemek amacıyla işgalcilere bilgi desteği sağlaması bu irtibatın sürdüğünü gösterir. İstenen şey Filistin üzerindeki gayri meşru işgalin meşrulaştırılması konusunda atılacak adımlarla ilgili pazarlıkların yeniden resmi düzeyde başlatılmasıydı.
Ancak Abbas, resmi düzeyde pazarlıkların başlatılması için kendi tabanının ve bazı siyasi oluşumların baskılarıyla daha önce, özellikle Batı Yaka ve Kudüs’te Filistinlilerden zorla gasp edilen arazilerin üstüne kurulan yeni yahudi yerleşim merkezlerinin inşaatının durdurulmasını şart koşuyordu. Ancak işgal devleti bu şartı kabul etmek istemediğinden ABD Dış İşleri Bakanı Kerry’nin yaptığı atağın amacı da Abbas’ı tüm ön şartlarından vazgeçerek masa başına geri dönmeye ikna etmekti.
Ne kadar ilginçtir ki Filistin içinde bölünmeye yol açan ihtilaflara son verilmesi ve bir uzlaşma sağlanması için sunulan tüm öneriler karşısında ortaya koyduğu ön şartlarından bir adım geri atmayan Mahmud Abbas, Kerry’nin ikna çabaları karşısında hemen yelkenleri indirdi ve tüm ön şartlarından vazgeçerek masaya oturmayı kabul etti. Üstelik işgal devletinin Nakab’dan 40 bin Filistinliyi çıkarmak için Praver Yasası’nı parlamentodan geçirdiği ve Batı Yaka’da da yahudi göçmenler için beş bin yeni ev inşa etme projesini onayladığının bizzat İsrail sivil toplum kuruluşları tarafından kamuoyuna duyurulduğu bir dönemde.
Masaya “Filistin tarafı” sıfatıyla, Filistin halkının değerlerinden uzak, taleplerini yerine getirme duyarlılığından yoksun ve şimdiye kadar oturdukları görüşmelerden Filistin davası lehine bir incir çekirdeği kadar bile sonuç çıkaramadıkları bilinen Saib Arikat ile Yasir Abdurabbih’in oturacak olması da sadece havanda su dövme niyetiyle görüşmelerin başlatıldığını gözler önüne seriyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Varol Arşivi