Duâ özdür, Allah’a verilmiş sözdür
Duâ, kulluğun özüdür. Hadis-i şeriflerde; ibâdetin özü olduğu, ibâdetin duâdan ibaret olduğu ifade edilir. Hadislerde duâ ile ilgili olarak;
- Allah’a inanarak duâ etmek gerektiği,
- O’na duâdan daha iyi ikram edilmiş başka bir şey olmadığı,
- Kul elini kaldırdığında Cenâb-ı Hakk’ın onu boş çevirmekten haya edeceği,
- Duâya ehemmiyet vermeyen gafil kalbin duâsına cevap verilmeyeceği vurgulanır.
Ve keza Peygamberimiz (asm) duâyla ilgili şunları bildirir:
* İnsanların en âcizi, duâdan âciz olandır.
* En fazîletli ibâdet, duâdır.
* Allah katında duâdan daha değerli bir şey yoktur.
* Allah ısrarla duâ edenleri sever. (Câmiü’s-Sağîr, Hadîs No:, 1145, 1129, 7602, 1876.)
***
Duâ, bizi Rabbimize yaklaştırır. Bir atasözümüzde, “Gözden ırak olan, gönülden de ırak olur!” denir. Duâ etmeyen, Allah’ın rahmet, sevgi, acıma ve yardımından uzak kalır. Allah’a yakın olmanın en büyük vesilesi duâdır.
Bir âyet-i kerimede bu hususa şöyle işâret edilir:
“Kullarım Beni senden soracak olurlarsa, bilsinler ki Ben pek yakınım. Benden isteyenin isteğine cevap veririm.” (Bakara Sûresi, 186.)
Duâ ile Allah’a yaklaşan, O’nu sevindirir, merhamet, sevgi ve yardımını hak eder: “Allah’ın, kulun bağışlanma dilemesinden duyduğu sevinç, birinizin çölde kaybettiği devesini bulmasından duyduğu sevinçten daha fazladır.” (Câmiü’s-Sağîr, Hadîs No., 7192.)
O halde Mü’min Sûresi’nin 65. âyetinde belirtildiği gibi, “O’na, dininde samîmiyet erbâbı olarak ‘Hamd olsun kâinâtın Rabbi olan Allah’a’ (diye) duâ edin...” emrine imtisâl ile duâya durmalı.
Zira, duâ, aynı zamanda “Elest Bezmi”nde vermiş olduğumuz sözdür. Bu sözü, ibadetin ruhu ve özü olan duâ ile de yerine getirmeli.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.