O 50 Kişi Ayağa Kalksın
Yaklaşmakta olan üç sandık öncesi siyasette kartların, eski Türkiye perspektifinde yeniden karıldığına tanık oluyoruz.. Eski Türkiye perspektifinin altını özellikle çizdim. Bunu AK Parti içinde siyaset yapanlar iyi bileceklerdir.. 3 Kasım 2002, bu ülkenin devrim tarihidir.. O devrimi gerçekleştiren kadro, 3 Kasım sonrası bu defa evrim koşulları içinde ilmek ilmek Yeni Türkiye’yi kurmaya çalıştı.. Yol kazalarına rağmen, ihanetlere rağmen, darbe girişimlerine rağmen.. Hatta bir vesayetten öbürüne, yakayı kurtaramadan, nefes dahi alamadan yazıldı Yeni Türkiye’nin tarihi..
Ve bu tarihi yazan ekip içinde, şimdi, oyunu Eski Türkiye’nin kurallarıyla oynama heveslisi olanlar varmış meğer.. Abdurrahman Dilipak üstadımız, önceki günkü yazısında, resmi çok net çizmiş; “… Senaryonun ana sponsoru İsrail. Hemen arkasında ABD ve AB’deki işbirlikçileri.. Rusya’dan İran’a, Suudi Arabistan’dan Esed rejimine, Somali’ye kadar her kesimden Erdoğan ve AK Parti’den rahatsızlık duyan herkesi çatılarının altında toplamaya çalışıyorlar. Milliyetçiler ile temas kuruyorlar, liberalleri yanlarına almak istiyorlar, hatta dindar çevreleri de boş bırakmıyorlar…
‘AK Parti’de gel dediğimizde gelecek en az 50 kişi var!’ böyle düşünüyorlar. Eğer bu kadar adamı koparabilirlerse parti kuracaklar.. Hedefte Erdoğan ve AK Parti’den kurtulmak için CHP-MHP-yeni oluşumun oluşturacağı koalisyon var….” Evet, tablo bu.. Dilipak teknik açıdan ittifak ve sonrasında hedeflenen koalisyonun detaylarını, buna AK Parti içinde teşne olanların (ya da çantada keklik görülenlerin) sayısını yazmış.. Önemle vurgulamak lazım ki, hakikaten AK Parti içinde böyle düşünen bir kişi bile olmayabilir. Hesabı yapanlar yanlış hesap yapmış da olabilirler.. Onu da görürüz.. Gelelim mekanizmanın işleyişine.. Bunu da Orhan Kemal Cengiz’in Today’s Zaman Gazetesi’ndeki köşesinde okuduk; “…..Yani muhalefet İstanbul’da seçilebilir bir aday arkasında birleşirse, böylece Erdoğan’ın düşürülmesi için hızlı bir yol açılmış olabilir….. Her ne yapılırsa yapılsın eğer AK Parti Ankara ve İstanbul’u alamazsa ya da oylarından büyük bir kısmını kaybederse Erdoğan bizzat kendi partisi içinde büyük bir muhalefet ile karşılaşacaktır ve biz de hep beraber şu anki birliktelik görüntülerinin gerçekten aldatıcı olduğuna şahit olabiliriz…..” Bu iki yazıyı alt alta koyunca, insanın şöyle diyesi geliyor; “Vay be!..”
KİM BU 50 KİŞİ?
Yeni Türkiye’yi eski kurallarla bina edemeyeceğimize göre, birilerinin nostalji duyguları kabardı anlaşılan. MHP, CHP ve Yeni Hareket koalisyon oluşturacak, bakanlık koltukları pay edilecek, kirli vıcık vıcık pazarlıklar yapılacak.. İnsanın aklı almıyor. AK Parti’de 3.dönem şartı işletildiği için böyle alçakça planların peşinden koşanların var olduğuna, insanın inanası gelmiyor. Ama vakıa açıkça masada duruyor. Üstelik çok da gizli değil demek ki.. Başbakan ya da Hükümet’in aldığı pozisyona, açıkça ters düşen isimleri görüyoruz.. Özellikle Ankara gazetecileri, Dilipak’ın sözünü ettiği o 50 kişiyi nefessiz sayar.. Bence iş madem artık bu seviyeye geldi, açıkça gidip liderlerinden müsaade istesinler, kimle ittifak kuruyorlar yola kimle devam ediyorlarsa etsinler. Ama; “hem karnımızı doyuralım hem de pastamız dursun” diyor, hareket için doğru zamanı kolluyorlarsa, bu anlamda oportinist davranıyorlarsa, bence yeni müttefikleri onlara kapıları kapatmalı.. Bu kadar ödlek adamla yola çıkılır mı ya hu? O ıslık bekleyen 50’lik ekibe de hatırlatmış olalım buradan.
Siyaset bir kavgadır. Bu kavgayı bazen liderine karşı da vermek zorunda kalabilirsin. Kendi siyasi tarihimiz bunun onlarca örneğiyle doludur. Ama bu kavgada eğer haklıysan siyasi kazanımdır elde ettiğin, haksızsan en fazla hain olursun. O kadar.. Haklı mısın yoksa haksız mısın, bunu iyi ölç derim. Kalın sağlıcakla.