Kerime Yıldız

Kerime Yıldız

Mehmed Amca Ve Carlo

Mehmed Amca Ve Carlo

Biraz hazırlık yapıp biraz da "Kervan yolda düzülür" diyerek yola çıktık. Hayatımda ilk defa, Türkiye dışına çıktım.  Kara yolu ile Balkan seyahati... Çoluk çocuk arabalara doluştuk. Önce, Ertuğrul'un diyarı Söğüt; Sonra Şeyh Edebalı... Osmanlı'nın başladığı yerden başlayalım istedik. Hala yoldayız. Bu yazıyı, Mostar'da yazıyorum.

Karlofça'daki burukluğumu, Saraybosna'daki bayram sabahını, Blagay'daki gözyaşlarımı daha sonra anlatacağım.

Eğer insan, yazma sevdasına düşmüşse, hikaye biriktirmek için her şeye, herkese dikkat kesiliyor. Bazen, bir de bakıyor ki aradığı hikayeyi yanında taşıyormuş meğer.

Önce, size, Mehmed Amca'dan bahsetmek istiyorum biraz. Hayatımda gördüğüm en ihtiyar delikanlı. Emekli imam. Elma yanaklı, mavi gözlü bir pamuk dede. Yaşına göre gayet yakışıklı. Mehmed Amca, Amasya'da, eşiyle birlikte bir bağ evinde yaşıyor. Onu, bir izci kampında tanıdım. Elinde kazma kürek, her işe koşuyordu. Üstü başı, eli yüzü, daima pırıl pırıldı.

Mehmed Amca, bir Peygamber aşığı. Muhammed isminde bir izci, durub durub "Mehmed Amca'yı çok seviyorum" diyor;  Mehmed Amca ise  "Ben de Muhammed'i  çok seviyorum" diye karşılık veriyordu. Ne demek istediğini hepimiz anlıyor, tebessüm ediyorduk.

İşte, bu Mehmed Amca'nın bir oğlu var. Adı Carlo. Türkçe, Taner demek. Carlo'yu ben taktım. Neden mi?  Taner, yol arkadaşımız. Beynelmilel bir izci. Seyahatimiz esnasında nereye gittiysek "Hoşgeldiniz" diye, bir Müslüman Türk bizi karşıladı. Bu yüzden "Carlo gibi adamsın" diye latife edince adı böyle oldu. Sadece bu kadar mı? Avusturya'da, uluslararası bir izci kampına uğradık. Bizim Carlo önceden aradı. Gittiğimizde, Müslüman olduğumuz için bize özel yemek hazırlamış bekliyorlardı.

Kamptan sonra, İnsburg'a geçtik. Karşılayan filan olmadı. Karizması altında bayağı ezilmiş olmalıyız ki   "Hayret! Burada tanıdığın yoktur" diye  Taner'e takıldık biraz.

Akşam namazı için yer ararken bir Türk kebabçı gördük. Bizim Carlo, "Hadi gidip ‘o çiviler ağzına batmaz mı senin’ diye soralım" dedi. Yeni nesil için uzak bir hikaye "Eskici". Beni hala ağlatıyor. Kebabçı, bir yer tarif etti,  gittik. Carlo, önden gitti. Biz, arabayı park etmeye çalışırken demir kapı sonuna kadar açıldı ve arabamızla içeri çağrıldık. "Hadi canım! Burada da mı?" diye hayıflanırken meseleyi anladık.  Meğer burası, Avrupa İslam Federasyonu İnsburg Ensar Camisi imiş. İmiş diyorum, çünkü dışarıdan belli değil. Cami ve dernek yan yana. Bahçede, yemek masaları var. Ramazan boyunca, burada iftar etmişler.

Bizi, çok sıcak karşıladılar. Meşrubat ve mercimek çorbası ikram ettiler. O mercimek çorbasının ne tadını ne de manasını anlatabilmem mümkün değil.

Sohbet esnasında, Ömer ismindeki imam, Carlo'ya nereli olduğunu sordu. Samsun Ladik cevabını alınca "Benim orada, Tamtürk soyadında bir lise arkadaşım vardı" demez mi?  Hepimiz şaşırdık kaldık. Bizim Carlo, gülümseyerek "O, benim babam" dedi. Hemen, Amasya'ya telefon açtı. İki eski arkadaş, Mehmed Amca ve Ömer Bey, telefonda hasret giderdi. Carlo Taner'in yüzünde ise "Benim tanıdığım yoksa babamın vardır" der gibi bir tebessüm vardı.

Derneğin  misafirhanesi de varmış. "Güzelce uyuyun, sabah yola düşersiniz" diye bizi bırakmadılar.  Öyle yorgunduk ki hemen kabul ettik. Sabah, selametle uğurladılar.

Carlo önde, biz arkada, "Ya nasip" deyip  yola düştük. Tabi ki Mehmed Amca da aramızda...

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Kerime Yıldız Arşivi