Yaşasın Suriye’ye de Demokrasi Geliyor!
AB Bakanı Egemen Bağış, ABD ve diğer küresel akbabaların desteği ile Suriye’ye yapılması muhtemel askeri müdahale için “…Suriye halkının huzur içinde yaşaması için gerekli adımlar atılacak, Suriye halkı da demokrasisine kavuşacaktır” beyanını okuyunca daha önceki yaşanmışlıkların verdiği duyguyla sadece gülümsedim…
Yer, zaman ve kişiler aynı olmasa da “aynı delikten iki kez sokulmanın” dayanılmaz hafifliğine kapılma gibi bir malûliyete sahip olanların zihniyetleri hiç değişmiyor!
Malumunuz ‘başından beri’ hükümetin Suriye politikalarını tenkit ediyorum. Israrla elini kaptırıp kolunu kurtaramayan, tüm hesap ve kitaplarını Esad’ın gitmesi üzerine kurgulayan ve bundan ötürü ciddi taahhütlere angaje olan mevcut 61. Hükümetin bazı “zorunlulukları”, Türk Milleti'nin ve ümmetin “meselesi” haline geldi!
Boyna boyna sokulduğumuz aynı deliğe, aynı deliğin aynı yılanlarına ve bizi yönetenler hiç akletmezler mi’ dedirtecek şekilde ibret alınmayan geçmiş tecrübelere bir bakalım:
Suriye’ye çok uluslu güçlerle müdahale edilme noktasına gelindiği şu günlerde olan biten her şey, ANAP’ın “1 koyup 3 alacağız” diye angaje olduğu Körfez savaşı sürecine benziyor… Tek fark; o zamanlarda muhalefette olan ve şu anda Türkiye’de iktidar olan kadrolar ve ülke yöneticileri, ABD ve müttefiklerinin Körfez’e yığınak yapmasını ve Irak’a harekât düzenlenmesine karşıydılar!
Şimdinin Türkiye’yi yöneten kadroları, eldivenden merdivene her şeyi bilen danışmanları ve ultra yandaş gazeteci-yazarları, henüz “iktidar” ve “devlet” ile tanışmadıklarından ötürü hızlı ve radikal muhaliflerdi 90’lı yılların başlarında… O vakitler, kimyasal silah kullanılarak Halepçe katliamını yapan Saddam ve Irak’a müdahale söz konusu olduğunda “bizim mahalleye domuzlar (ABD ve müttefikleri) saldırırken, kapımızın önündeki kurdurmuş köpeğimizle mi ( Saddam) uğraşacağız” diyorlar ve antiemperyalist duruşları ile parmak ısırtıyorlardı…
Dünün hızlı muhalifleri şimdinin ise ultra yandaş yazan-çizen takımı, şimdilerde zalim Esed ve ABD emperyalizmi arasında ikileme düşüp türlü mugalâtalara sarılmaya başladılar! Hatta "ABD Suriye’ye saldırmazsa süper güçlüğü bitmiş demektir" diye ara gaz veren sözde İslamcı yazarların yorumlarını okudum!
Geçmişten Adam Hisse Kaparmış... Ne Masal Şey!
Ne çabuk unuttuk; zalim Saddam’ın kapı dışarı edilmesi ve Irak halkına ‘demokrasi getirilmesinin!’ faturası ümmete çok ağır olmuştu. Körfez savaşı ve 9 yıl süren Amerikan işgali, Irak halkı için kaos, çatışma, ölüm, acı ve göz yaşından başka bir şey getirmedi… Ambargo ve işgal sebebiyle 2 milyon Iraklı hayatını kaybetti (bunun %75’i sivil) 5 milyon çocuk yetim, 1 milyon kadın dul kaldı. 2,5 milyon Iraklı mülteci durumuna düştü.
Türkiye’ye gelince… Özal'ın Musul ve Kerkük'ün hayalleri, bölgedeki Arap ülkeleriyle geliştirilecek ekonomik ve ticari ilişkiler ile bu ülkeleri potansiyel silah pazarı olarak görme planları uzun vadede sonuç vermedi. 12 yıl yürürlükte kalan BM ambargosuna uyması nedeniye uğradığı 100 milyar ABD Dolarının üzerinde zarara uğradı. Burnumuzun dibinde ABD güdümlü bir Kürt devletinin temelleri atıldı! Terör azdı. ABD bize sınır komşusu oldu!
Bugün gelinen aşamada geçmişten ders alınmadığı ortada… Aynı hatalar tekrarlanıyor, dolayısıyla aynı akıbetlerde tekrarlanacak!
Aha Buraya Yazıyorum!
Gâvur, yukardan atacağı binlerce ton bomba ile Suriye’ye demokrasi getirecek! Öyle ya da böyle Beşar Esed gidecek. Sünni, Şii, Nusayri, çocuk, kadın falan filan ayırt edilmeden on binlerce Müslüman öldürülecek! Bombayla ölmeyenler daha sonraki iktidar mücadeleleri sırasında ölecek! Ciddi mülteci akını olacak…
Suriye tıpkı Irak gibi bölünecek. ABD desteği ve vesayeti ile milyonlarca kan ve gözyaşı üstünde yeni bir Kürdistan peydâ olacak! Kürt bölgesi dışındaki Sünniler Şiiler ve diğer anâsır birbirini yiyecek! Esad-Baas'ın yanında, onlara göre yasallık üretmeyen ÖSO ve diğer radikal unsurlar özenle vurulacak ve bölge radikallerden temizlenecek. Geri kalanlar ileride Türkiye’nin kâbusu olacak! Türkiye onlarla uğraşmak için Kuzey Irak’taki bölgesel Kürt Yönetiminin ikizi Batı Kürdistan ile ciddi tavizler vererek işbirliği yapmak zorunda kalacak.
Hatay dış müdahaleye açık hale gelecek! Sonuçta kazanan İsrail ve Batı olacak. Savaşın manevi vebalini Başta Türkiye olmak üzere hiçbir Müslüman ülke üstlenmeyecek! Suriye’nin yeniden imarı için inşaat ve taahhüt ihaleleri ile avunulacak, gözler Suriye’deki imar rantına dikilecek!
Netice İtibariyle…
Her dört kişiden birinin Müslüman olduğu bu dünyada, Müslümanlar bir araya gelip bir zalimi ortadan kaldıramıyorlarsa; şereflerini, canlarını, ırzlarını, mallarını, hürriyetlerini gâvurların postalı altında ezdirmek pahasına muhannete muhtaç oluyorlar ve üstüne üstlük cennet hayali kurup vicdanlarını rahatlatabiliyorsa yapacak pek bir şey yok!
Savaşların sadece iki ülke arasında olduğunu sanan ve özellikle coğrafyamızda çıkan çatışma ve savaşların mini dünya savaşları olduğunu hala anlayamayan kişiler boşuna savaş çığırtkanlığı yapmasın!
“Devletlerarası diplomasi duygusallık kaldırmaz” ilkesi ile “Ey iman edenler, sizden olmayanları (Yahudi ve Hıristiyanları ve işbirlikçi münafıkları) sırdaş (müttefik) edinmeyin...” ilahi ilkesi arasındaki dengeyi tutturamayanlar… Birbirlerini; Sünni, Şii, Vahhabi, AKP’li, CHP’li falancı filancı diye etiketleme yarışına girenler…
UNUTMASINLAR: Türkiye aynı kadere doğru hızla ilerlemeye devam ediyor!
Şimdiden Hz. Musa’nın Allah’a yalvardığı gibi yalvarmaya başlayalım bu coğrafyada: “İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi helâk eder misin Allah’ım…”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.