Annemi Kaybettim
Ölüm için tercih edilen bu ifadenin ne kadar yerinde ne kadar anlamlı olduğunu, annesini kaybetmeyen bilmez.. O bir kayıp benim için.. Ne kadar anlatsam boş.. Çarşamba gece yarısı, Cuma gününün yazısını yazmak için makinenin başına oturduğumda telefon çaldı.. O telefonun çalışından ne olduğu belliydi.. açmadım bir süre.. Öylece ekrana baktım.. Kaçabilir miydim acaba?.. Bana söylemeseler ayrılmaz mıydım ki annemden?..
BİR KEZ SU İSTEDİ, VEREMEDİM
Annem hayatta tanıyabileceğiniz en iyi insandı.. Bu cümlenin arkasından 10 tane falan örnek yazdım yazdım sildim.. Hiç biri annemi anlatmaya yetecek örnekler değildi.. İmam son kez sordu ya; “merhumeyi nasıl bilirdiniz?” diye.. Annem için, kim “kötü bilirdik” diyebilir diye düşündüm o anda.. Birkaç saniye içinde bütün çocukluğum-gençliğim geldi gözlerimin önüne.. Kendisine kötülük yapan, haksızlık yapan insanlara bile, gönlünü nasıl açtığını hatırladım.. Bir gün olsun kendi derdinden söz etmeden ömrünü dertlere adamış bir kadın geldi hep gözümün önüne.. Bir kez kendi için bir şey istemediğini biliyor musunuz annemin?.. “Bir çantam olsun yeni, ayakkabım eskimiş” dediğini duyan olmamıştır.. Hiç mi istemedi? “çok susadım, bir bardak su verin” bile mi demedi?.. Ömrü boyunca hiç istemedi.. Hayatı boyunca ve hayatım boyunca bir kez benden bir bardak su istedi.. “çok susadım, bir bardak su verin” dedi.. Doktor yasak etmiş veremedim.. “Sabret çıkınca bu hastaneden, kana kana içeceksin” dedim.. Toprağı doldurup da suyu dökerken üzerine o geldi aklıma..
ÇOCUKLARI İÇİN YAŞADI
30 sene çalıştı annem durmadan.. Yoksa daha mı fazlaydı ki?.. Her sabah 7’de kalktı.. O sağlıksız, acımasız, insafsız işyerine gitti hiç söylenmeden, şikayet etmeden.. Hep para kazandı ama elinde bir ekmek alacak parayı hiç görmedim ben.. Ne emekli ikramiyesine dokundu sonunda ne emekli maaşının kaç para olduğunu bildi.. Sadece çocuklarına bir şeyler yapılmasını istedi o parayla.. Son günlerinde bile, hasta yatağından kafasını zorla kaldırır, babama döner; “para ver uşağa” derdi.. “var anne param” sözümüze hiç inanmadı.. Her akşam işten gelir, kömür çıkarır odun kırardı.. Soba da dahil erkek işi kabul ettiğiniz ne varsa hepsi onun sorumluluğundaydı.. Akşama kadar çalışır akşam da eve gelince bunlarla uğraşırdı.. Çamaşır, temizlik, ütü, yemek derken akşam biter, el ayak çekilir annem de sobanın yanına yere oturur bir fincan kahvesini içerdi..
Arkadaşlarımın anneleri ev hanımıydı.. Bir sürü zaman geçirirlerdi çocuklarıyla.. Çok kıskanırdım.. Ben annemi hiç yakalayamazdım.. Ondan demek ki, okul çıkışları işyerine giderdim çoğu zaman.. Ben sanırdım ki annem, kendi yemeğini yedikten sonra hep bana yemek alır, bir kenara saklar.. Her geldiğimde yemek olurdu çünkü.. Meğer her seferinde yemekhaneciye “ben aşağıda yiyecem” deyip yemek tepsisini alır, lokmasına dokunmadan saklarmış benim için.. Hani “yemez yedirir” ne anlama gelir diye soran olursa, ben cevabını biliyorum..
HİÇ BİR ŞEY YAPAMIYORSUNUZ
Bana herkes dedi ki; “sen elinden geleni yaptın..” Peki bana neden öyle gelmiyor?.. Neden o siyah fermuarın altında soğuk ve hareketsiz yatarken; “hiçbir şey yapamadım” diye ağladım?.. Hiçbir şey yapamadım… Hiç bir şey yapamıyor muyuz sahiden?.. Size bir şey söyleyeyim.. Annenizi görebileceğiniz her anı, onu görerek değerlendirin.. Ertelemeyin, sallamayın.. Sonra her gün gidip gördüğünüz toprak yığını, sizi tatmin etmeyecek..
Not: Anneciğimin vefatı dolayısıyla yanımda olan, yalnız bırakmayan herkese şükranlarımı sunuyorum.. Allah (c.c) hepinizden razı olsun..