Ayhan Demir

Ayhan Demir

Dert bir değil, iki değil...

Dert bir değil, iki değil...

Yunanistan ve kriz kelimeleri, son dört senedir, çok daha sık aynı cümle içerisinde kullanılıyor. Fakat eskiden olduğu gibi, ilk akla gelen Türkiye ya da bir başka komşusu değil. Bu iki kelime, artık derin ekonomik sorunları, işsizliği, yolsuzluğu ve tüm bunlara bağlı olarak; öfke, şiddet ve karamsarlığı çağrıştırıyor.

Yunanistan’daki ekonomik bunalım, ülkedeki sosyal hayatı derinden etkiledi. Çalışanların saat ücreti, 2010 yılına oranla, yüzde 11,3 oranında azalınca; artık lüks haline gelen bazı harcamalar belirsiz bir tarihe kadar ertelendi ve alışveriş listelerindeki birçok kalemin üzeri çizildi.

Yüzde 27,6 ile AB’nin en yüksek işsizlik oranına sahip ülkesi olan Yunanistan’da -ki bu oran Batı Trakya’da yüzde 46 seviyesine kadar çıkıyor- artan işsizliğe karşı koyabilmek adına, çekirdek aileden geniş aileye geçiliyor.

Tatil memleketi olarak bilinen Yunanistan’da, halkın yüzde 73’ü yaz tatili yapmıyor. Tatil planı yapanlar ise, arkadaş evinde kalmayı ya da adalar yerine köylerdeki ata evlerine gitmeyi tercih ediyorlar.

Devlet televizyonu ERT’nin bile kapatıldığı Yunanistan’da, ayakta kalabilen televizyon kanallarının haber bültenleri; gelir-gider, faiz oranları, bütçe açığı ve Troyka’nın taleplerini içeren, rakamlara boğulmuş durumda.

Eskiden hangi partinin ne kadar memur alımı ve ücret zammı vaat ettiğini ya da hangi iş sahasında ne kadar destek kredisi verileceğini öğrenmek için izlenen haber bültenleri, şimdilerde hangi kamu kurumundan kaç memur çıkarılacağını, hangi kamu kurumunun kapatılacağını ya da hangi ek vergilerin getirildiğini öğrenmek için takip ediliyor.

Ne var ki Yunanistan’daki tek dert ekonomik dar boğazdan ibaret değil. Yunanistan halkı, politikacılara olan inancını kaybetti. Kötü idareciler sebebiyle siyaset kurumunun çok ağır yara aldığı Yunanistan’da, ırkçılık ve şiddete meyil arttı. Neo-Nazi eğilimli faşist Altın Şafak, aldığı 6.92 oy oranına karşılık gelen 18 sandalye ile tarihinde ilk kez Yunanistan Parlamentosu’na girdi.

Altın Şafak da, halkın bu desteğini karşılıksız bırakmadı. ‘Hücum tugayları’ isimli saldırgan topluluğu vasıtasıyla, asayiş alanına el attı. İşe, yıllarca ülkede kaçak işçi olarak çalışan yabancılara saldırmakla başlayan bu tugaylar, döverek, bıçaklayarak ve hatta öldürerek şehrin meydanlarını yabancı işçilerden temizlediler!

Altın Şafak’ın ülkede estirdiği terör bununla sınırlı kalmadı. Yol kapatmaktan, paralı geçiş noktalarından ödeme yapmadan geçmeye; etrafı yakıp yıkmaktan, üniversiteleri basıp öğretim görevlilerini tartaklamaya; kamu kurumlarını işgalden, tiyatro oyunlarını basmaya ve işçileri dövmeye kadar birçok yasadışı eylemde bu Neo-Nazi yapılanmanın imzası var.
Yunan halkı, olan bitene karşı çıkmak şöyle dursun, hücum tugaylarının güç gösterilerine destek verdi. Altın Şafak’ın, yapılan anketlerde, oy oranını iki katına çıkarmış olması bu desteğin açık bir ifadesiydi.

Yunanistan’ı yakından takip edenler, “halkın, şiddete meyilli Neo-Nazi partisini daha ne kadar destekleyeceği” sorusuna cevap ararken, Pavlos Fissas isimli bir müzisyenin, bir Altın Şafak üyesi tarafından bıçaklanarak öldürülmesiyle aranan cevap bulundu.
Yunan hükümeti, iğne kendisine batınca, tehlikesinin farkına vardı ve bu operasyon için düğmeye bastı. Altın Şafak lideri Nikos Mihaloliakos ve yirmi civarında parti yöneticisi tutuklandı. Böylelikle Yunanistan’da, 1974 yılından beri, ilk kez bir siyasi parti lideri tutuklanmış oldu.

Operasyon sadece Altın Şafak yöneticileriyle sınırlı kalmadı. Rodos’ta Altın Şafak’a bağlı tugayları eğiten ve destek veren polisler tutuklandı. Emniyet Teşkilatı’na bağlı sekiz müdür görevden alındı ve Yunan İstihbarat Teşkilatı’na bağlı Karşı İstihbarat Bölüm Başkanı istifa etti. Böylelikle Altın Şafak’ın, devlet güvenlik teşkilatı ve sermaye odakları tarafından desteklendiği açığa çıkarılmış oldu.

Yunanistan Altın Şafak’ın şiddet olaylarıyla çalkalanırken, bir önemli gelişmede Yunanistan Özel Kuvvetler Birliği cephesinde yaşandı. ÖKB, internetten yayınladığı muhtırayla, hükümetin istifasını talep etti. 2011 yılında Papandreu döneminde bir gece 16 Yunan generalin görevden alındığı düşünüldüğünde, Yunan Ordusu’nun darbe hevesinden vazgeçmediği açıkça görülüyor.

Netice olarak şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Artık Yunanistan’da dert bir değil, iki değil. Ekonomik sorunlarla mücadeleye, bir de faşizm ve darbe girişimleriyle mücadele eklendi. Bu sebeple, her ne kadar hükümet ortakları inkar etseler de, Yunanistan’dan yeni bir erken seçim haberi gelme ihtimali artık çok yüksek.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ayhan Demir Arşivi