Ersoy Dede

Ersoy Dede

Askerlik Düşüyor Diyorlar

Askerlik Düşüyor Diyorlar

Ben askere gittiğimde askerlik 18 aydı.. Dolayısıyla askerde 2 yılbaşı, 2 Ramazan, 4 bayram gördüm. Askerlik sürem boyunca, geri dönünceye kadar yüz defa meslek değiştirdim..

Döndükten sonra gazeteciliğe devam edip başarıdan başarıya koşmayı da düşledim Safranbolu’da ceviz ağaçları dikip üreticilik yapmayı da.. Her gece terhis olduğum gün yapacaklarımı planlamadan uyumazdım. Terhis olduğumda hiç birini yapmadım..
Herkesin askerliği bir başkadır ya, benimki de başkaydı anlayacağınız.. “bizim yaptığımız da askerlik mi? Yata yata yedik askerliği” diyenin hikayesi de bambaşkadır, her gecesi kahramanlıklarla dolu bir askerlik macerasına sahip olanların hikayesi de..

Normal bir askerlik yoktur yani.. “Hiç askerlik anısı anlatmayı sevmem” diyen herhangi biri, “ama bunu anlatmam lazım” diyerek lafa girer ve en az iki saat esir eder dinleyeni.. “Ama bak bu askerlik anısı sayılmaz, bizde Çorumlu bir aşçı vardı…” diye başlar, bak oradan nerelere bağlar öyküyü.. Yarısı gerçektir, yarısında ise masum bazı eklemeler vardır.. Yenilen dayaklar ya çok abartılı anlatılır ya da ölümüne saklanır.
- Bir tokat bile yemeden bitirdim ben askerliği…
- Ee askerde dişi kırılmış dediler senin için..
- Yok ya, komutanın eli çarptı benim ağzıma. Dayak gibi değildi o..

BİR GAZETECİ ÇOCUK VARMIŞ

Askerliğin bitmeyen geyiği ise, “askerlik kısalacak” mavrasıdır.. Hatta “kısalacakmış ama 7’ye 4’lere vurmayacakmış, sizden sonrakiler 6 ay az askerlik yapacakmış” diye devam eder o muhabbet.. Herkes yalan olduğunu bilir ama muhabbeti bile tatlı gelirdi.. Gazeteci olduğum için bu sorulara en çok ben muhatap olurdum. “düşcek diyolar askerliği, var mı aslı?”…

O kadar çok duydum ki bu soruyu.. İlk zamanlar “ben nereden bileyim kardeşim?” diyordum..

Fakat bu ısrarlı soruların ardı arkası kesilmeyince, ben de bilmeye başladım artık.. Neden bilmeyecektim ki?.. “Ne dersin Ersoy Abi, düşecek mi askerlik?” dedikleri bir gün; “dün Ankara’dan, ANAP’tan bir arkadaşla konuştum.. Mesut Yılmaz’ın sağ kolu.. Bir hafta on güne kadar konu Bakanlar Kurulu’na geliyormuş” demiş bulundum.. Ne konuşacağım Ankara’yla falan.. Bir telefon kartı bulsam bir yerlerden, garip anneciğimi arayacağım, “merak etme beni” diyeceğim..

Neyse bunu duyan birkaç kişi Daha teyiden geldi yanıma.. Hepsine tutarlı bir şekilde aynı yanıtı verdim.. Artık dört gözle Bakanlar Kurulu’nu bekler olduk.. Kurul toplandı, ama bizim iş açıklanmadı.. Herkes gene kapımda. Bu sefer de dedim ki; “Milli Savunma Bakanı bizzat yapıyormuş hazırlığı, önümüzdeki ay Başbakan’a sunuyormuş. İki aya kalmaz eve gidiyoruz”.. O iki ay da öyle geçti. Bu defa “taslak Başbakan’da. Son şeklini verip bir milletvekili eliyle TBMM’ye getirecekmiş. Ama tatil ya, mecbur Ekim’i bekleyecekler”.. Ekim de öyle geldi.. “hemen ilk sıraya koyamazlar ya. Bir ay sonraki oturumda görüşeceklermiş” bir ay da öyle geçti.. Derken ben geçici görevle Ceylanpınar’dan Urfa Merkez’e gittim.. Tugay’a..

Dev bir kantin. Çayımı aldım, kenara geçtim, sessizce gazete okuyorum. Yanımda iki çocuk dertleşiyorlar.. Biri diğerine hararetle; “kesin oğlum kesin.. Ceylanpınar’da bir gazeteci çocuk varmış, her gün konuşuyormuş Ankara’yla, birkaç güne kadar açıklanır diyorlar” demesin mi…

BU DEFA GERÇEKTEN DUYDUM

Askerde çok yapmıştık geyiğini.. Ama bu sefer sahiden duydum. Başbakan “düşecek” dedi, AB Bakanı Bağış, “uzun vadede kaldırılabilir bile” dedi.. Sahiden duydum çocuklar.. Şaka değil. Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ersoy Dede Arşivi