“Nefret Suçu” yasası ve “One Minute”un diyeti
Gerçi henüz yasa çıkmış değil. Ama “Demokratikleşme Paketi”nde ilan edildi, yakında çıkacak. Buna göre TCK’ya eklenecek bir madde ile, “nefret, ayrımcılık, yaşam tarzına müdahale” gibi suçlar ihdas edilerek; bu “suç”un kişinin “dil”i, “ırk”ı, “milliyet”i, “renk”i, “cinsiyet”i, “engellilik”i, “siyasi düşünce”si, “felsefi inanç”ı, “din”i veya “mezheb”i nedeniyle işlenmesi halinde, katlamalı cezalar verilecek.
Aynı kapsamda, dile yerleşmiş “Zenci”, “Çingene”, “Yobaz”, “Yezid”, “Kızılbaş” gibi bazı “kelimeler/kavramlar”, ya da özellikle İslam’daki “Ateist”, “Gâvur/Kâfir” gibi bazı temel terimler “nefret ve hakaret” olarak kabul edilip, bunların “nefret kastı” ile söylenmesi büyük suç sayılarak katlamalı cezalar verilecek.
Görüldüğü üzere; eğer “yasa metni” çok iyi yazılmazsa, yasayı ifade ederken kullanılan “kavramlar/lafızlar” çok iyi seçilmezse, “gerekçe” çok iyi belirtilmezse ve “yoruma açık boşluklar” çok iyi hudutlandırılmazsa; tıpkı bir zamanların TCK 163 veya 312 gibi, ya da halen yürürlükte olan 5816 gibi; hatta Cumhuriyet’in ilk yıllarının “Takrir-i Sükûn” veya “Hıyanet-i Vataniye” Kanunları gibi yeni bir “baskı ve zulüm yasası” ile burun burunayız demektir. Üstelik “hangi kasıtla söylendiği” nasıl tesbit edilecek, bu da ayrı bir sorun...
Şimdi sizi bu köşede 10.03.2013 tarihinde yazdığım “Ottawa Protokolü ve Siyonist Hegemonya” başlıklı yazıya götürmek istiyorum. Bu yazıda, “Ottawa Antisemitizm ile Mücadele Protokolü”ne dikkat çekmiş ve Siyonistlerin, “Ottawa Protokolü”yle elde ettikleri dokunulmazlıklara değinmiştim. Adeta “Siyonistleri bütün dünyaya baş tacı yapmanın gerekleri”nin belirlendiği Protokol’e göre; mesela “Yahudilerin gücü”nden, “medyayı, hükümeti, ekonomiyi kontrol ettikleri”nden söz etmek, “yahudi komplosu” demek ve Yahudilere suçlamalarda bulunmak “aşağılama” ve “canavarlaştırma” kabul edilerek Antisemitizm suçu sayılıyor. İsrail’in “ırkçı bir girişim” olduğunu iddia etmek, “İsrail’i veya İsraillileri Antisemitizm sembol ve imajlarıyla tanımlamak”, hatta “Hz. İsa’yı Yahudilerin öldürdüğünü söylemek”, ya da “İsrail’in politikalarıyla Nazi politikaları arasında kıyaslama yapmak” Antisemitizm suçu kabul ediliyor.
Bu Ottawa Protokolü’ne bakın ve “Demokratikleşme Paketi” ile Ceza Kanunu’na giren “nefret, ayrımcılık ve yaşam tarzına müdahale suçu” ihdasının, eğer girişte ifade ettiğimiz nitelikte belirlenirse, kime ve neye hizmet edeceğine siz karar verin.
Her şeyden önce bu yeni düzenleme, “One Minute” ile İslam toplumlarının sevgisini ve teveccühünü kazanan Türkiye’nin, şimdi sanki bunun “diyetini ödüyormuşçasına”, Ottawa Protokolü’nü kabul ve yasal sisteme dahil etmesi anlamına gelmiyor mu? Böylece, Siyonist propagandası yapan bir web sitesinin, 27.09.2012’de sorduğu “bu protokolü Türkiye Başbakanı da imzalar mı?” sualine “evet” cevabı verilmiş ve protokol, “imzalanmadan kabul edilmiş” olmuyor mu?
Şimdi yeni bir “baskı ve zulüm yasası” ile burun buruna geldiğimiz gerçeğine dair birkaç hususa dikkat çekmek istiyorum.
Eğer bu yasa dikkatli hazırlanmazsa, Filistin’de müslümanlara kan kustaran Siyonistler için, “katil yahudi” veya “zalim Siyonist” diyemeyeceksiniz. Onlar zulmüne devam edecek, ama siz bunu lânetleyemeyeceksiniz.
Eğer bu yasa dikkatli hazırlanmazsa, Allah’a inanmayana “ateist”, İslam’ı reddedene “kâfir” diyemeyeceksiniz. Böylece nasıl ki Cumhuriyet’in ilk yıllarında “çağdaşlık” adına Kur’an yasaklandı, bugünlerde de “Kur’an’a inananlar” tarafından, en temel Kur’ani kavramlardan biri, “kâfir/gâvur” kavramı yasaklanmış olacak.
Eğer bu yasa dikkatli hazırlanmazsa, Allah için sevebilecek, ama “Allah için nefret” edemeyeceksiniz. Allah’a, Rasulullah’a ve İslam’a düşman olanlara düşman olamayacak, onları “yasayla sevmek” zorunda kalacaksınız.
Eğer bu yasa dikkatli hazırlanmazsa, terör örgütü PKK’ya ve onun şehir yapılanması olan KCK’ya “terörist” diyemeyeceksiniz.
Oysa hiçbir yasayla, “İslam’ın inanç tarzını belirleyen ana kavramları”ndan biri olan “kâfir/gâvur” kelimesini kullanmayı suç sayamazsınız. Allah’a inanmayana “ateist” denir ve hiçbir yasayla bunu engelleyemezsiniz. Toplumumuzu içten içe oyan “Sabatayist güruh”u deşifre etmeye yönelik çalışmaları, ya da Ermenilerle sorunumuz yok, ama aslında toplumsal bütünlüğe kasteden “gizli Ermeniler”i ve “Ermeniciler”i deşifre eden yayınları “nefret söylemi” diye suç sayamazsınız. Hiçbir yasayla Siyonist’in zulmünü kınamayı, ondan nefret etmeyi engelleyemezsiniz.
Hiçbir yasayla, kimseye kimseyi sevdiremezsiniz. “Koruma Kanunu” ile M. Kemal’i sevdirebildiniz mi?
Müslümanlar Allah için severler ve Allah için nefret ederler. Kimi sevip kimden nefret etmeleri gerektiğini Allah ve Rasulü bildirmiştir. Hiçbir yasayla bunu engelleyemez, İslam’ın terimlerini ve hükümlerini “hümanizma”ya kurban edemezsiniz.
Umarım basına yansıyanlar doğru çıkmaz. AKP’nin, kendi ayağına sıkacağını düşünmek istemiyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.