Mehmet Talu

Mehmet Talu

Hac yolcusu, Hak yolcusudur – 2

Hac yolcusu, Hak yolcusudur – 2

Burada takvanın “hayırlı azık” şeklinde nitelendirilmesi onun önemine ve derinliğine işaret etmektedir. Hac ibadetiyle birlikte düşünüldüğünde kötü söz, fücur, çatışma ve tartışma gibi ahlaki kurallara riayet etmek demektir. Diğer taraftan haccın manevi atmosferine yakışmayan tutumlardan sakınmaktır. Sonuç olarak Kur’an-ı Kerim’in büyük önem verdiği takvanın, konumuzla ilgili olan bölümü şöyle ifade edilebilir: İtikadi konularda yanlış ve batıl inançlara kapılmaktan korunmaktır. Ahlaki ve ameli konularda da; ruhu kirleten kötü duygulardan, fena huylardan, eksik, kusurlu, zararlı ve haksız davranışlardan uzak durmaktır. Daha özet bir tanımla İslam dininde esasları belirlenmiş olan hayat tarzına uymayan yaşayıştan sakınmak ve uzak durmak demektir.

Takvanın diğer önemli bir fonksiyonu ise; bütün faaliyetlerde ve ödevlerin yerine getirilmesinde ALLAH Teâlâ’nın korkusunu ve O’nun murakabesini iç dünyasında hissetmektir. Diğer bir ifade ile ALLAH Teâlâ’dan korkmak, O’na teslim olmayı ön plana çıkararak bu saygıyı, davranışların ve hayatın azığı yani gıdası yapmaktır.

Bu sebeple de maddi gıdaların bedenimizi beslemesi gibi, “azığın en hayırlısı” olan takva da ruhumuzu besler. Herhalde haccın ruh ve beden üzerindeki kalıcı etkisi de ancak bu manevi hazırlıkla mümkün olmaktadır. Bu nedenle hacılarımız yol azığı ve hazırlığı olarak sabır, azim ve iradeye dayanan geniş, yüksek bir hedef ortaya koymalıdır. Geçmişini sorgulayarak varsa yanlış ve hatalarından dönmelidir. Bencilliği ve bireyselliği aşarak haccın manevi atmosferiyle ötekini nefsine tercih edecek kadar olgunlaşmalıdır. Esasen haccın en hassas yönü olan ihram, tavaf, sa’y, Arafat ve vakfenin gayesi de budur.

Hac yolculuğunun heyecan veren başka bir tarafı da, onun bir taraftan âdeta Hz. İbrahim (A.S.)ın asrına veya Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz ve Sahabe dönemine yani geçmişe; diğer taraftan da hac sonrasında kazandıklarıyla geleceğe yapılan bir yolculuk olmasıdır. Sanki Hz. İbrahim (A.S.)ın çağrısını bizzat kulaklarıyla duymuş, âdeta orada onlarla görüşecekmiş gibi bir ruh hali ile çıkar yola. Nihayet bu yolculukta, ömür boyu her namazda yöneldiği kıblesi olan Kâbeyle arasındaki binlerce kilometrelik mesafe kalkacak, yıllarca hasretini çektiği ALLAH Teâlâ’nın evini birkaç metreden dünya gözüyle doya doya seyrederek namaz kılacaktır. ALLAH Teâlâ’nın huzuruna çıkacağı, zaman ve mekanın dürüleceği, tarifi mümkün olmayan, ancak yaşayarak tadacağı bir yolculuk yapacaktır, inşaALLAH. İnsanın, güzelliğini inkar edemediği tek yolculuğu, yüreğine yaptığı yolculuktur...

Hac yolculuğu uzun ve kendine mahsus zorlukları olan bir yolculuktur. İlgililer ve yetkililer tarafından, hac ibadetini yerine getirmek üzere Suudi Arabistan’a gidecek hacılarımızın bu yolculuklarını her çeşit çıkardan uzak, sağlık ve güvenlik şartları içinde yapmalarını sağlamak için, her türlü tedbirler alınmaktadır. Ancak seyahat esnasında sıkıntılarla karşılaşmamaları için hacı adaylarımızın dikkat etmesi gereken hususlar vardır. Her hacı adayının bunlara uyması önem arz etmektedir.

Hacı adayının yolculuğa başlarken dikkate alması gereken hususlar

1- Hac organizasyonu sürpriz ve zorluklarla doludur. Bütün tedbir-ler alınmasına rağmen zaman zaman yüzbinlerce insanın aynı mekânları ve imkânları birlikte kullanmasından kaynaklanan bir takım sıkıntılar olabilmektedir. Ancak sabır, azim, temkin, teenni, tahammül ve hoşgörü ile bir çok engel aşılabilir.

Bu nedenle hacı adayı, her şeyden önce hac yolculuğunun, ticari ya da turistik bir seyahat değil, bir ibadet yolculuğu olduğunu, bu yolda atılan her adımın, çekilen her sıkıntının, bir taraftan kendisine sevap kazandırırken diğer taraftan günahlarını eriteceğini hiçbir zaman aklından çıkarmamalıdır. Bütün varlığıyla bu kutsal yolculuğu en iyi şekilde değerlendirmeye yoğunlaşmalıdır. Hz.Aişe (R.Anha) validemizden rivayete göre Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz:

“Senin sevabın, katlanacağın meşakkate veyahut yapacağın harcamana göredir.”  buyurdu.

Demek ki, bu yolculukta ne kadar meşakkat olursa, o kadar mükâfat olacaktır. Ancak şu unutulmamalıdır ki; katlanmayı gerektiren meşakkat, mükâfat sebebidir. Gereksiz yere meşakkat çekmek ise hiçbir sevap kazandırmaz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Talu Arşivi