“Allah Aşırı Gidenleri Sevmez” 8
Bildiğiniz gibi başlık bir ayetten iktibastır. Tamamı şöyle: “ Ey iman edenler! Allah'ın size helal kıldığı temiz şeyleri haram saymayın. Ve aşırı da gitmeyin. Çünkü Allah aşırı gidenleri sevmez.”(Maide, 87)
Elmalılı Hamdi Yazır Efendi gerek bu ayetin, gerekse daha önce geçen Maide 77. Ayetin tefsirinde çok güzel açıklamalar yapar. Biz buradan bazı hakikatleri kısmi tasarruflarla aktaralım isterseniz:
“Dinde aşırılık iki çeşittir: Birisi haklı aşırılık, diğeri haksız aşırılıktır. Haklı aşırılık, dinin hakikatlerini inceden inceye araştırmak ve inceliklerini arayıp taramak ve tetkik etmek, delillerini ve burhanlarını elde etmek suretiyle hükümlerini tam bir dikkatle tatbik etmektir ki, buna selabet, ittika, vera, ictihad, mücâhede, gayret ve dînî hamiyet de denilir. Âyet bunu yasaklamamış, belki desteklemiştir. Hak olan hususlarda ne kadar ileri gidilse ifrat (aşırı) ve taassub (tutuculuk) sayılmaz.
Diğeri ise batıl ve haksız olan aşırılıktır ki, bu delillere göz yumup, şüpheler arkasına düşerek ifrat (aşırı) veya tefrit (tersine aşırı) ile hakkın hududunu geçmek ve açık olan hakkı teslim etmeyip tersini benimsemektir ki, buna da taassup (tutuculuk) ve bilgisizliği koruma denilir. Âyet, "haksız yere" diye işte bu çeşit aşırılığı yasaklamıştır. Yani dinde hedefimiz daima hak olsun, kör bir taklit, kuru bir tutuculuk ile ifrat veya tefrîte sapıp hakkın sınırını geçmeyiniz. Haksızlık yapmayınız, haksız şeylerde ısrar etmeyiniz.”
Şimdi bu bilgiler ve geçmiş yazılarda ifade edilenlerden sonra, birisi kalkar da, “Sen kim oluyorsun da her gün peygamberle görüşen bir alimi eleştiriyorsun?” derse, şu sözü nasıl anlamalıyız?
Bu söz burada yorum olarak yayınlandı bir hayli zaman önce. Belki hatırlayanlar vardır. Araştırılırsa bulunur belki de.
Hatta hatırladığım kadarıyla bir yorumcu da ona cevap olarak şöyle yazmıştı: “Seni de böyle mi kandırdılar?”
Biz de bu ifadedeki nükte ve zerafete hayret etmiştik o zaman.
Her ne ise, Allah için söyleyiniz, bu bakış açısı aşırılık değil midir? Bu fart-ı muhabbet insanı cünuna götürmez mi! Duyguları bu yoğunlukta olan birisiyle bir şey konuşulabilir mi?
Şunu hemen söyleyeyim, muhabbet ve teslimiyeti bu boyutta samimi olarak yaşayan insanlar az da olsa bulunabilir ve onlar bu bir nevi cünunda mazur da olabilirler. Ancak unutmayalım, fart-ı muhabbette bir nevi “cünun” halini yaşayan ve “kâr zarar sevdim Hüseyn’i” meşrebinde olup her işi “pîr aşkına” yapanları bendeniz bırakın mazur görmeyi, bilakis severim de. Nadirattan da olsalar, varsın bulunsun bunlar teberrüken aramızda. Biz de muhabbet besleyelim onlara. Ama, kimseye sataşmamak, tartışmamak, kavga etmemek şartıyla. Bu toplum saldırgan olmayan meczupları sever ve hürmet eder. Böyle bir yanımız var bizim ve çok şükür ki hala yaşıyor.
Şimdi asıl meseleye gelelim ve şöyle bir düşünelim, Hoca Efendi gerçekten de her gün Peygamber Efendimiz (sav) ile görüşüyor mu?
Yürekleri hoplatan bir soru!
Cevabını gelecek yazıya bırakalım inşallah.