Utanç veren bir yasaktan daha kurtulduk
AK Partili 4 kadın milletvekilinin Meclis’e başörtüleriyle girmesi ülkenin normalleşmesi yolunda atılmış son derece önemli bir adımdır. Çünkü dün darbe gerekçesi ve parti kapatma sebebi gösterilebilen bir sorundan bahsediyoruz. Sorunun suhûletle çözülmesi bize ülke adına kaybedilen nice yılları ve çekilen acıları hatırlattı.
İslâmî bazı hükümlerin kamu hayatında yasaklanma girişimleri bu ülkeye çok ağır bedeller ödetti. Bu bedellerin nicelik ve niteliğini yazmak ise mümkün değildir. Zira ateş düştüğü yeri yakmıştır hep...
Başörtüsü yasağına karşı verilen özgürlük mücadelesinde karşılaştıkları tahammülsüzlük ve yasaklar sebebiyle sembolleşen isimler oldu. Bunlardan birisi de kuşkusuz Merve Kavakçı’dır.
Milletvekilliği düşürülmüş, vatandaşlıktan çıkarılmış, çocuklarıyla beraber katı laik öfkeye maruz kalmıştı. Katı laik çevrelerin gadrine uğraması yetmezmiş gibi bir de kimi dindar çevrelerin kendisini provokatörlükle suçlamalarına muhatap olmuştu.
Acaba diyorum Merve Hanım’ın o zor günlerinde kendisine provokatör muamelesi yapan kesimler şimdi utanç duyuyorlar mıdır? Doğrusunu isterseniz ben hiç sanmıyorum. Neyse.
Merve Hanım’a yapılan linç girişimi Müslüman dünyadaki imajımızı da yerle bir etmişti. Bunu kişisel tecrübelerimden çok iyi biliyorum zira defaatle bunun hesabı bana da soruldu.
Bu meyanda 12 sene önce Malezya’nın başkenti Kuala Lumpur’da yaşadığım bir anekdotu 17 Eylül 2005 tarihli Vakit Gazetesi’nde, “Bu Utanç, Size Yeter!” başlıklı yazımda paylaşmıştım. Türkiye halkına reva görülen başörtüsü zulmünün ülke imajını Müslüman dünya sokaklarındaki insan nezdinde nasıl yerle bir ettiğini hatırlatmak için o anekdotu tekrar paylaşıyorum:
... Halk pazarına çıkmış geziniyordum. Tezgahın birinde durdum, meyve seçmeye başladım. Tezgâhtar tebessümle; “Afganistanlı mısın?” diye sordu. “Hayır, Türkiyeliyim”, dedim. Satıcının yüzüne hâkim tebessüm âniden öfkeye evrildi.
Önce bir anlam veremedim. Kırık bir İngilizceyle; “Siz Müslüman değil misiniz? Merve Kavakçı’ya o zulmü nasıl yaptınız?” diye bağırmaya başladı. “Bu utanç size yeter!” tepkisi etrafı inletiyordu.
Bunlar olurken etraftaki insanlar da dönmüş bizebakıyordu. Ben ise hiç beklemediğim bu tepki karşısında ne yapacağımı şaşırmıştım. Sonra yüksek sesle Merve Hanım’a yapılmış haksızlığın hesabını bana soran tezgâhtara şu meâlde birşeyler söyledim:
“Lütfen sakin olun! Merve Kavakçı’nın maruz kaldığı haksızlığı ben de kınıyorum. Türkiye’de halkın çoğunluğu da Merve Hanım’la beraberdir”. Bunları duyunca adam sakinleşmeye başladı. Sonra ona uzun uzun irrasyonel Türkiye realitesini anlattım. Bizim adımıza bize ne kadar üzüldüğünü anlatamam!
Maruz kaldığım bu tepkiden hâlâ zihnimde canlı kalan söz, “Bu utanç, size yeter!” ayıplamasıdır. Hiç haketmediğim bu tepki, ülkem hesabına bana düşen pay olmuştur.
Türkiyeli bir vatandaş İslâm coğrafyasına çıktığında önüne konan meselelerin başında, Türkiye’de yaşanan “başörtüsü yasağı” gelmekteydi. İzahı mümkün olmayan bu irrasyonel, gayri hukuki ve gayri vicdânî uygulama son bulmuştur. Osmanlı vârisi ve nüfusunun kahir ekseriyeti müslüman olan bir ülkede başörtüsü yasağının sürmesi akla ziyan bir uygulamaydı. Nihayet AK Partili 4 kadın milletvekilinin Meclis’e başörtüleriyle girmesiyle ülke rahatlamıştır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.