“Dershane” Mevzuu İçin Çözüm: “Vakıf Medeniyeti!..”
Memleketini çok seven ve eğitimin önemini ziyadesiyle idrak eden bir vatandaş olarak “çözüm”ün peşindeyim.
Zamanlar gelir geçer; insanlar birgün öyle başka gün böyle söyler.
Düne kadar amansız bir Fethullah Gülen Hocaefendi karşıtı olan “Parasız Eğitim” sevdalısı (!) Kemal Kılıçdaroğlu, işine geldiğinde “Dershane” bağımlısı moduna geçebilir.
Bundan çok daha elim ve de vahim olmak üzere; Cemaat mensuplarına kan kusturmasıyla ünlü zamanın “Derin Sol Dedesi” Milli Eğitim Bakanı, şimdilerde “Dershaneler canımız, feda olsun kanımız!” söylemiyle öne çıkabilir.
Kendisine zamanında sövdüklerinin mevkutelerinde yer bulabilir…
AK Parti’de yuvalanmış bazı derin sol ve derin sağcılar da, Cemaat’le Parti’nin arasını daha da açacak bir takım tuzaklar hazırlamış olabilir.
Ben bunların dışındayım.
Benim derdim eğitim.
•
Onun için de “çare” peşindeyim.
Nedir çare?..
Öyle bir başka yerden “medeniyet” devşirmeye gerek yok.
“ABD’de dershane var mı yok mu?..”
“Yok!..”
“Aha var!..”
Bana ne!..
•
Bizim medeniyetimiz “eğitim” dâvâmızın her türlü ihtiyacını fazlasıyla karşılayacak imkânlarla dolu.
İşte büyük imkân;
Vakıf medeniyeti!..
•
Tahsin Özcan Beyefendi yazıyor:
“Osmanlı Devleti’nin klasik döneminde eğitim ve sağlık hizmetleri ile din ve kültür faaliyetlerinin finansmanı için bütçeden doğrudan bir kaynak ayrılmadığı görülmektedir. Bu durumda devlet bütçesinden herhangi bir kaynak ayrılmadığı halde zikredilen hizmetlerin finansmanının nasıl sağlandığı sorusu gündeme gelmektedir. Osmanlı Cemiyeti’nde bu gibi hizmetlerin finansmanının günümüzde üçüncü sektör olarak adlandırılan, daha çok bağımsız iktisadi birimler şeklinde teşkilatlanmış olan VAKIFLAR aracılığı ile gerçekleştirildiği görülmektedir!..”
Evet…
VAKIF MEDENİYETİ!..
Tartışmaya, meseleyi oraya buraya çekmeye ne gerek…
Kimse bu “dershanecilik” işini “rant” olsun diye filan yapıyor değil…
“Kâr” amacı güdülmeyen bununla birlikte eğitime büyük katkı sağlayan VAKIF faaliyetlerine yönelmek…
Yani VAKIF MEDENİYETİ’nin imkânlarından faydalanmak “tahmin ederim” ki genel kabul görecektir!..
•
“Para sahipleri”nin ve diğer vatandaşların bağışları, hazinenin sağladığı destekler, teşvikler, Vakıf gayrimenkullerinden elde edilen gelirler vesaire…
Vakıflarımız, okuluydu, dershanesiydi; bu tür müesseselerin hizmetlerini evlatlarımıza sunsalar…
Durumu olmayan gençlerimiz Vakıf Medeniyeti’nin imkanlarından istifade etse, gittikçe güç kazanan “sivilleşme”, “sivil toplum” ruhuna bir büyük katkı da buradan sağlansa….
•
Hangi Vakıf daha iyi çalışıyorsa, o Vakıf daha çok talep görür.
Vakıf Medeniyeti’nin imkanlarından faydalanan evlatlarımız daha iyi yetişir.
“Dershanecilik rant kapısı oldu!” diyenlerin argümanı kalmaz.
Osmanlı’daki uygulamalara göz attım; her türlü teşvik sağlanmış vakıflara.
Mesela, “İlmiye sınıfına” vergi muafiyeti getirilmiş.
Devletin bir takım imkanları da eğitim işiyle uğraşan Vakıflara aktarılmış.
Bu Vakıflar büyük ölçüde özgür bırakılmış, sadece “kadı”ların nezaret yetkisi var…
Kadılar, Vakfın kuruluş amacına uygun hareket etmesini denetleme yetkisine sahip.
•
Bir dolu Vakfımız var, yenileri de hızla kurulur.
Anadolu’nun her noktasına eğitim hizmeti götürülür; okuldaki derslerin kafi gelmediği öğrenciler için “ek ders” desteği de sağlanır.
Öğretmenlerimiz buralarda daha da verimli olur.
Bu eğitim işlerini, Milli Eğitim Bakanlığı ve Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından denetlenen Vakıflarımıza bıraksak…
Bu işe öyle tahmin ederim ki; sadece “Kemal Kılıçdaroğlu Zihniyeti” karşı çıkar!...
Öyle düşünmeyen niye karşı çıksın ki?..