Muhterem Erdoğan ve Muhterem Gülen’e
Mukaddesat düşmanı derin sol medya bugünlerde şen şakrak, promosyon olarak kına dağıtacak kıvamda.
İyice gün yüzüne çıkan “çekişme”nin bu ülkeye farklı yol ve metotlarla hizmet eden kesimlere faydası yok.
Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi;
İnançlarımıza saygı göstermeyenleri bile istifade ettirdiğiniz “yapıcı” üsluba lütfen geri dönünüz. Maksadınızı bir hayli aşan o sözlerinizden dolayı “Helâllik” istemek zât-ı âlinize yakışan tavır olur.
Hizmet Hareketi’nin birçok yoksul Anadolu gencinin kötülüklerden uzaklaşmasına vesile oluşuna tanıklık etmiş, samimiyetinizden asla şüphe etmeyen ve sizi çok seven bir kardeşiniz olarak bunu istirham ediyorum.
Eğitim bayrağımızı dünyanın dört bir yanında dalgalandırmanızdan dolayı sizlere büyük saygı ve sevgi duyan bir kardeşiniz olarak istirham ediyorum.
•
Muhterem Recep Tayyip Erdoğan; sizden de bir istirhamım var:
Ben, derin sol medyadan bile övgü aldığınız günlerde zât-ı âlinize dostâne uyarılarda bulunmaktan çekinmeyen, toplu hücumlara uğradığınızda ise şahsınızda milleti hedef alan “soysuz hücumlarına” karşı çıkmayı görev bilen bir kardeşinizim.
Gezi olaylarının ilk günlerindeki manzara malûmunuz; konumlarını sağladığınız imkânlara “borçlu” olanlar dahi hafiften “satış” pozisyonuna geçmişlerdi.
Yakınlarınızdan “Başbakan da tahrik ediyor!” yollu laflar sadır oluyordu.
Bu dalganın altından kalkıp kalkamayacağınız konusunda tereddüt yaşayanların hemen “yeni pozisyon” arayışlarına geçtiklerini gördük.
O hareketli saatlerde, o soysuz gezi operasyonuna karşı çıkmanın cesaret istediği o günlerde, hiç tereddüt etmedik; son derece net, kararlı duruşla hak ettikleri cevapları vermenin gayreti içinde olduk.
Biz satmayız!..
Biz, Rahmetli Erbakan Hoca, ahir ömründe o rezil iftiralara muhatap olduğunda da sahip çıkanlardandık.
O konuda da en ön saftaydık.
O günlerde Merhum Erbakan Hoca iktidarda değildi, bize sunabileceği bir dünyevi menfaat yoktu ama “Kardeşlik Hukuku” vardı.
Hizmetlerinden dolayı Erbakan Hocamıza şükran borcumuz vardı.
•
Muhterem Erdoğan;
Size de borcumuz var.
Bundan on beş sene evvel yurt dışına çıktığımızda, resmen suçlu muamelesi görürdük.
Pasaportumuzun itibarı yerlerdeydi.
Avrupa’nın kriz pençesinde ezildiği bu yıllarda, Türkiye’nin itibarı her geçen gün arttı, artmakta.
Siz bir yandan Türkiye’yi hak ettiği yere taşımak için büyük gayretler sarf ederken diğer yandan da, şer odaklarının türlü tezgahları ile boğuşmak mecburiyetinde bırakıldınız.
Partinizi katletmek istediler, kıl payı atlattınız.
Sizi yok etmek istediler, Cenab-ı Allah’ın izniyle kurtuldunuz.
•
Bu süreçte birçok iftiraya maruz kaldınız.
Sayısız “hakarete” uğradınız.
Öyle günler gördük ki, size alenen hakaret eden soysuzlara karşı açtığınız davaları bile kaybettiniz.
Kan tükürdünüz ama “kızılcık hoşafıydı” dediniz.
Ruh dünyamıza çok uzak adamlara bile sırf ülke gerilmesin diye tahammül ettiniz…
“Kardeşlerimizle” makûlde buluşmak sizin için hiç de güç olmasa gerek.
•
Demem o ki Muhterem Başbakan; bu “çekişme”nin kimseye yararı yok.
Yüce Allah’ın hükmünü naçizane hatırlatmak isterim:
“Allah ve Resûlü’ne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin; sonra korkuya kapılırsınız da kuvvetiniz gider. (Enfal 8/46)
Peygamber Efendimiz (S.A.V.) buyuruyor ki:
“Ey Ümmetim; ben sizin çokluğunuzdan ve birliğinizden memnun olurum!.. (..)”
•
Hürmetlerimle.