Hayat Allah’a Adanır
Yaratılışımızın amacı, Rabbimizi tanımak ve O'na ibadet ve kulluk etmektir. Ki bu hayatımızın da anlamıdır. Çünkü hayat imanla, ibadet ve kullukla lezzet bulur.
Kâinatın mutlak hükümdarı olan Allah'ın yaratmış olduğu dünya hayatındaki bu sistemin anahtarı yine O’nun hoşnutluğudur. Bediüzzaman'a göre ibadet, insanların hayatında bir araç değil, hayatın gerçek amacıdır. Amaç sonsuz bir mükafat kazanmak ya da cezadan kurtulmak değil, Allah’ın rızasıdır. O, rızasına uyanları kurtuluş yollarına ulaştırır ve onları karanlıklardan nura çıkarır ve dosdoğru yola yöneltip-iletir.
İslam’da kulluk ve günlük hayat birbirinden ayrılamaz. Kur’an böyle bir ayırımı uygun görmez. Camide namazını kıldıktan sonra Allah’a kulluk bitmez. Ya da namazını kıldıktan sonra odasından çıkarken, Allah-haşa- kapadığı kapının ardında kalmaz. Hayatın her anı Allah’ın huzurunda geçer; bu sebeple hayatın her anı Allah için yaşanır.
Mümin ne için yaratıldığını ve Allah’ın kendisinden neler istediğini bilir. Bu sebeple de dünya hayatında belirlediği hedef, Allah'ın hoşnut olduğu bir kul olmaktır; her durum ve koşulda çabası bu yöndedir. Kendisini hedefine ulaştıracak her yolu dener, bunun için ciddi bir şekilde gayret eder.
Mümin mal-mülk, makam, kariyer, saygınlık ve fiziki güzelliğin geçici olduğunu ve dünya hayatında sahip olunan hiçbir metaın kendisini gerçek kurtuluşa götürecek yol olmadığının şuurunda yaşar. Her şeyin yok oluşundan sonra da var olan, fani olmayan, mülkün ve din gününün sahibi olan Allah'a yönelir.
Samimi iman eden insan dünya hayatında ‘Rabbi için sabreder’, O’na güvenip dayanır; gökten yere her işi düzenleyip kontrolü altında tutanın, gizlinin gizlisini ve içindekini görüp bilenin Yüce Allah olduğunu bilir. Yaptığı her işte, izlediği her görüntüde Allah’ın üstün aklını, hayranlık uyandıran benzersiz yaratma sanatını ve O’nun sonsuz gücünü görüp, üzerlerinde derin düşünür. İnsan için tüm bunları görebilmek, tefekkür etmek, dile getirmek de büyük bir nimet ve ibadettir. Hayatını Allah’a adamak, insanı tüm kötülüklerden arındıran, insanın kalbine güven duygusu ve huzur indiren, sonsuz yaşamında da –Allah’ın dilemesiyle-kurtuluşa ulaşmasına vesile olacak olan en önemli yollardan biridir.
Müminler, Allah'ın hoşnutluğunu kazanmayı dünyevi hiçbir çıkara değişmezler, çünkü dünya üzerindeki -küçük ya da büyük- hiçbir çıkar, O'nun rızasını ve cennetini kazanmaktan daha önemli değildir. Müminin yaptığı işin hikmeti, onu Allah’ın hoşnutluğunu amaçlayarak yapması ile oluşur. Bu nedenle kişi, sahip olduğu güzel ahlakı her zaman büyük bir dikkatle korumaya çalışır. İman edenlerin bu özelliği, “(Öyle) Adamlar ki, ne ticaret, ne alış-veriş onları Allah'ı zikretmekten, dosdoğru namazı kılmaktan ve zekatı vermekten 'tutkuya kaptırıp alıkoymaz'…” (Nur Suresi, 37) ayetiyle anlatılır.
İnsan için dünyadan geçmek muazzam güzeldir. Dünyevi bağımlılıklardan sıyrılıp Allah’a yönelirse, insan o zaman kurtuluş bulur. Samimi mümin için hatadan, gafletten ve her türlü eksiklikten uzak olan Allah’a yönelmek ve hayatını O’na adamak önemlidir. İnsanın sürekli kendini gözden geçirmesi, gün içinde imanını kendisine ispat eden davranışlarda bulunması ve “acaba bunu yalnızca Allah rızası için mi yaptım?” diye düşünmesi gerekir. Çünkü ‘o gün’ her insan, dünyadayken verilen her nimetten sorgulanacak, Allah rızası için kullanmadığı nimetler için organları aleyhte şahitlik edecektir…
İnanan insanın yüreği Allah aşkıyla doludur. Aşkını en iyi ifade ettiği an da, dünyadaki imtihan ortamı gereği yaşadığı zorluk zamanlarıdır. Çile ve zorluklar müminin sevgisini vurgulama imkanı verir. İnsan sıcak evinde, keyif içerisinde, imtihan yaşamadan sevgisini kanıtlayamaz. O sebeple imtihan, mümin için Allah’tan nimettir, rahmettir. Çile ile yıpranmaz, aksine incelir. Allah’ın hoşnutluğunu kazanma yolunda çekilen çileler insana sağlık verir, kişinin şevk ve heyecanını artırır. Allah’ın rızasını kazanma yolunda mücadeleden kaçınan, Allah’ın gösterdiği yollarda yürümeyen insanlar ise türlü hastalıklar yaşar, çökerler. Allah kalplerine rahatlık ve huzur vermez; sürekli bir azap ve sıkıntı içinde ömürlerini geçirirler.
Gerçekte en önemli konu, Allah aşkının ve Allah korkusunun insanı sarmasıdır. Allah aşkına kavuşan insan hem dünyanın hem de ahiretin tüm güzelliklerine kavuşur. Allah’ın hoşnutluğunu kazanan insanı artık Rabbi yönetir; kişinin üzerinde şeytanın zorlayıcı gücü kalmaz. Kalbini, ruhunu ve bedenini Allah’a tam bir teslimiyetle teslim eden insan, her an mutluluğu ve güzelliği yaşar.
"Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, dirimim ve ölümüm alemlerin Rabbi olan Allah'ındır." (En'am Suresi, 162)
https://twitter.com/Fuat_Turker
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.