Kral'ın Dalkavuğu Olmak
Gündem dolayısı ile Açlık Oyunları'na, bu yazıdan sonra devam edelim.
Birkaç gün önce, Meclis'de, sanatçıların meselerine dikkat çekmek için CHP milletvekili Emine Ülker Tarhan'ın himayesinde bir konser verildi. Amaç, sanatçıların kaygılarını dile getirmek.
Sanat deyince CHP'nin aklına, hala Batı sanatları geliyor. Klasik Batı Müziği'nin halkın gönlünde, dilinde bir karşılığı olup olmadığı mühim değil. Sanatçıların gördüğü baskıyı dile getiren Tarhan'ın, vaktiyle CHP'nin, yurdum insanına sanat hususundaki dayatmalarını bilmemesi imkansız.
Malum hikayeyi tekrar edeyim.
Sivas'da, Senfoni Orkestrası konser vermiş. Halk, zorla salonu doldurmuş. Konser bitince, bir gazeteci, seyircilerden birisine duygularını sorunca, adamcağız sağına soluna bir göz atarak şöyle demiş:
"Sivas,Timur'dan beri böyle zulüm görmedi."
Konserin zulüm olmasının sebebi, sadece bilmedikleri bir müzik olması değil. Köyünden sarayına kadar bizim geleneğimizde, konser yok. Meşk var, sıra gecesi var, ağıt yakma var, ama konser yok. (Peyami Safa, Fatih- Harbiye romanında bu meseleyi çok iyi tahlil eder.)
Bu memleketde, sanata ve sanatçıya zulümden bahsedecek son parti CHP. Tek parti döneminde, radyolarda halk müziğine, sanat müziğine konulan yasaklar sır değil.
Bunlar bilinen şeyler. Ancak, Orkestra Şefi Gürer Aykal'ın ilginç bir açıklaması oldu. Türkiye'yi dünyaya, en çok tanıtan besteci Mozart'mış. Aykal, Mozart'ın Türk Marşı'nı kastediyor elbette. Keşke Aykal, bu cümleyi, Tekbir'i kastederek Itrî için diyebilseydi.
Mozart 18. yy'da yaşadı. Türk Marşı'nın ilham kaynağı "Mehter müziği". Daha Türkçesi, Osmanlı'nın ihtişamı.
Osmanlı'yı reddet; Osmanlı sanatlarını çağdışı olarak nitele. Osmanlı'ya hayran Batılı bir besteciyi baş tacı et.
Kral, patlıcana iyi deyince de kötü deyince de "Haklısınız" diyen dalkavuğuna kızmış. "Karar ver artık. Bu patlıcan, iyi mi kötü mü?".
Dalkavuk, "Kral hazretleri, ben sizin yalakanızım, patlıcanın değil" demiş.
Bizim Batı hayranları da böyle. "Karar verin. Osmanlı iyi mi kötü mü?" desek, "Biz Avrupa'nın yalakasıyız, Osmanlı'nın değil" diyebilecek kadar teslim olmuş bir ruh halindeler.
Bize yapılan baskının aynısı Azerbaycan'da da yapılmış. Azeri bir sanatçıdan bizzat dinlemişdim. Halk, zorla Kerem ile Aslı operasına gitmiş. Kerem, Aslı'yı istiyor; baba vermiyor. "Ver, vermem" bahsi opera diliyle biraz uzamış. Aslı'nın babası, malumunuz Ermeni. Seyircilerden birisi ayağa kalkarak avaz avaz bağırmış.
"Bre Ermeni köpegi! Gızı niye vermisen". İşte , Batı sanatlarının Azerbaycan'daki hali de böyle.
Sözü, Yahya Kemal Beyatlı'nın nefis ifadeleri ile bağlayalım.
"Bazıları anlamaz bizim öz musikimizden
Ve ondan anlamayan birşey anlamaz bizden"
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.