İslam’ın ve Barışın Kıymetini Bilmek 3
Her ne ise, olan olmuş, bundan sonra geçmiş tarihten dersler ve ibretler alarak ileriye bakmalıyız.
Artık yapılacak iş, bütün düşmanlıkları gömerek olan acı olayları unutup, İslâm düşmanları tarafından paramparça edilen İslâm Ümmetini, Müslüman Milletini yeniden bir araya getirmek, bunun için gayret edip didinmektir. Yani ırk, kavim, renk, dil ve bölge farklarını tamamen ortadan kaldırarak, “ancak mü’minlerin kardeş oluşu” hakikatini esas alarak, bütün Müslümanları bir dava etrafında yeniden birleştirmektir.
O mukaddes dava ise, “İslâm milletini/ümmetini oluşturarak yeniden İslam devletini kurma” davasıdır. Bunun yöntemi ve biçimi farklı olsa da her Müslümanın “kızıl elması” bu olmalıdır.
Hangi ırktan, hangi renkten, hangi kavimden, hangi dilden ve hangi bölgeden olursa olsun, gerçek şudur ki, bütün iman eden mü’minler birbirlerinin kardeşleridirler. İslâm düşmanlarının kurduğu tuzaklar ile bu kardeşleri birbirine yabancılaştırmış, birbirinden koparmış, aralarını bozmuş olmalarının önü alınmalıdır. Bilgi ve terbiye ile gereken başka ne kadar tedbirler varsa alınarak yanlışın tekrarı önlenmelidir. Bu aramıza atılarak bizi birbirimize düşman eden fitnenin kökleri, yeniden İslâm kardeşliğine dönülmekle içimizden sökülüp atılmalıdır. Bozulan dostluklar onarılmalı, iman kardeşliği yeniden canlandırılıp hayata geçirilmelidir.
Allah Teala’nın izni ve yardımıyla, Müslümanlar yeniden İslâm kardeşliğini gündeme getirecek, onun bağlarını sağlamlaştıracak ve “İslâm Ümmeti/Milleti Olmak” yolunda hızlı adımlar atacaklardır. Tarihi tecrübemiz ve yaşadığımız acılarımız, bunu çabuklaştıracaktır. Müslümanlar arasında bu kardeşliğin tekrar tahakkuku ile hayırlı sonuçlara ulaşılmasını, Allah Teala’dan niyaz ederiz.
Netice olarak diyelim ki, ümmeti parçalamaya yönelik bütün küfür, şirk ve fısk hareketlerinin karşısında azim ve ısrarla durmalı, bu konuda topyekûn Müslümanları uyarmalı, bilgilendirmeli ve şuurlandırmalıyız. Zira bizim şuur altımızda pozitivist, ateist, laik ve Türkçü “Milli Eğitimin” attığı çok tortular var ki farkında olmadan zihinlerimizi bulandırıyor, kirletiyor. Kafatasımızdaki bu kirli tortuları yeni bir iman bilinciyle kusup kurtulmalıyız.
Sağolsun, “milcan” rumuzlu bir yorumcumuz çok ilginç bir şey yazmış “ Siz söyleyin Nedir?” başlığı altında. Diyor ki: “Birisiyle tartışıyoruz. Adam "ben milliyetçiyim, ırkçı değilim" diyor. Fakat "Kürt" kelimesi geçince kuduruyor. "hepsi de hain ve bölücü" diyor. "Ya AKP ye oy veren (Kürt)ler?" diyoruz, "onlar da öyle" diyor. Siz söyleyin bu adam ırkçı mı değil mi?”
Biz de rastlıyoruz böylesi zavallılara. Onlara göre bütün Kürtler PKK’lıdır. Öyleyse Ak Partinin Kürtlerden aldığı oylara ne demeli? Mesela HÜDA PAR’a destek verenlere ne demeli?”
Çeşidi ne olursa olsun, bütün ırkçıların bir ortak özelliği de az okuyan cahillerden olmalarıdır. Halbuki bu ülkede yaşayan herkes, PKK’lıların dışında da Kürt siyasi hareketlerinin olduğunu bilir. İşte “Hür Dava Partisi”, kısa adıyla “HÜDA PAR” da 2013 yılında resmileşen siyasi bir partidir. Parti, çoğunlukla Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgelerinde Kürt tabanından oluşmaktadır. Ama şimdiden Batıda da çalışmaları ve teşkilatlanmaları mevcuttur. Dar bir bölge partisi olmak istememektedirler.
Yani bütün Kürtler ve Araplar Türk’ün düşmanı değildir. Tıpkı bütün Türklerin Kürt ve Arap düşmanı olmadığı gibi.
Artık bütün Müslüman ırklar, soylar, kavimler, İslâm’a iman bağıyla birbirine bağlanıp, Allah’ın kopmaz ve kurtarıcı ipi olan Kur’ân-ı Kerim’e sımsıkı sarılmalıdırlar. Onları ırkçı, ulusalcı, milliyetçi duygularla birbirinden koparmak isteyen her türlü ihanet hareketlerinin yok olması ve mü’minlerin kardeşliğinin pekişip perçinlenmesi için hepimiz çok çalışmalı, bunun için üstümüze düşen görevi ve gayreti göstermeliyiz.
Ancak böyle olursak merhameti hak edebiliriz. Bunu asla unutmayalım. Çünkü Hucurat Suresinin 8.ci ayet-i kerimesi, yani “kardeşlik ayeti” bunu böyle bildirerek bitiyor.