Fethullah Hoca’nın bedduası
Fethullah Hoca’nın bedduasına “amin” diyeceğim, ama önce birkaç hususa değinmek istiyorum.
Ya ben geri zekâlıyım, okuduğumu ve dinlediğimi anlamaktan acizim, aptalca hüsnüzan sahibiyim... Ya da birileri basiret ve kardeşlik duygularını körelten bir efsuna kapılmış, okuduğunu ve dinlediğini mutlaka tersine/tersinden yorumlama gibi acaip bir hastalığa tutulmuş, ahmakça sûizan sahibi...
Fethullah Hoca’nın bedduasına tepkileri takip ediyorum da, bir üçüncü ihtimale ihtimal veremiyorum. Zira beddua haberini okuduktan sonra, ilk işim videosunu izlemek oldu. İzlediğim videonun bende uyandırdığı intiba şuydu:
“Fethullah Hoca, operasyonun Cemaatin Hükümet’e tavrı olarak algılanacak biçimde yapılmasını onaylamıyor, bunu Cemaat olarak üstlenmiyor ve hem cemaatten birileri buna bulaştıysa onlara, hem de böyle bir bulaşma yoksa, cemaati buna bulaştıranlara, bulaştı diyenlere beddua ediyor!”
Yani, hani birisi hakkında bir iddiada bulunursunuz, “şöyle dedi”, veya “şunu yaptı” dersiniz de, o kişi bunu red sâdedinde; “yapanın da, yaptı diyenin de...” veya “diyenin de, dedi diyenin de...” diye ortaya bir laf eder ya... İşte öyle bir şey. Ben böyle anladım; o bedduadan, Başbakan’a ya da başka birine karşı doğrudan beddua etme gibi bir anlam çıkarmadım.
Bakınız, Fethullah Hoca söze şöyle giriyor:
“Eğer bu mevzuda bir kısım arkadaşlar kendilerine verilen imkânlarla, onlar nisbet yapıyorlar, falan filan diyorlar... Bulaştı bulaşmadı mülahazasıyla, belki cinayet sayılabilecek bir kısım icraatta bulunuyorlar.”
Yani? Bir kısım cemaat mensubunun, bürokraside, poliste veya yargıda sahip olduğu imkânlarla, “karşı taraf bize şunu-bunu diyor” gibi bir mülahazayla yetkilerini kullanıp icraatta bulunmasını “cinayet sayılabilecek” bir icraat olarak tanımlamakla söze giriyor. Sonra şöyle devam ediyor:
“Eğer hakikaten bu olumsuz şeylerin üzerine giden arkadaşlar... bu işin üzerine ‘hukukun ve aynı zamanda sistemin, dinin ve aynı zamanda demokrasinin gerektirdiği şeyler bunlardır’ deyip arınma adına, yıkanma adına, temizlenme adına, kirlerin öbür tarafa kalmasına meydan vermemek adına bir şey yaparken dinin ruhuna aykırı bir şey yapmışlarsa...”
Yani? Hangi gerekçeyle olursa olsun, eğer Cemaat mensubu bürokratlar “dinin ruhuna aykırı bir şey yapmışlarsa”, yaptıkları “gayrimeşru/gayridini” ise, bunları da katıyor. Hatta bunu dolaylı da değil, doğrudan yapıyor ve diyor ki:
“Bize de nisbet ediyorlar, dolayısıyla ben bizi de onların içinde görerek diyorum, dinin ruhuna aykırı bir şey yapmışlarsa, yaptıkları şey Kur’an’ın temel disiplinlerine aykırıysa, Sünnet-i Sahiha’ya aykırıysa, İslam’ın hukukuna aykırıysa...”
Görüldüğü gibi, her ne kadar devamında “modern hukuk” ve “günümüz demokratik telakkileri”ni katsa da, “Kur’an”, “Sünnet”, “İslam” gibi temel değerlere aykırı bir icraat yapılmışsa, bu durumda, hiçbir ayrım yapmadan,“Allah bizi de onları da...” diye hep birlikte işin içine katarak beddua ediyor:
“Yerlerin dibine batırsın, evlerine ateş salsın, yuvalarını başlarına yıksın!”
Sonra, işte başta dediğim gibi, hani “diyenin de, dedi diyenin de...” veya “yapanın da, yaptı diyenin de...” tarzında, “ama öyle değilse...” diyor, yani “biz bu işe Kur’an, Sünnet ve İslam’a aykırı bir şekilde bulaşmamışsak...”demeye getiriyor ve vicdanları muhasebeye çağırıp detaylandırıyor:
“Hırsızı görmeden hırsızı yakalayanın üzerine gidenler, cinayeti görmeyip de masum insanlara cürüm atmak suretiyle onları karalamaya çalışanlar...”
Evet... Eğer böyle bir durum varsa, Allah aşkına söyleyiniz, bir müslüman olarak buna itirazımız olabilir mi?
Yani ben aptal, ahmak, geri zekâlı değilsem; Fethullah Hoca’nın bedduasından, öyle basında yer aldığı üzere Başbakan’a ya da diğer Hükümet yetkililerine veya başka kişilere karşı doğrudan beddua anlamı çıkar(a)madım.
İşte bu yüzden, “Fethullah Hoca ile Cemaat’in samimi tabanı”nı ayrı, “Cemaat içinde kilit mevkileri ele geçirmiş çıkarcılar ve hainler gürûhu”nu ayrı tutuyorum.
Gelelim bedduaya “amin” demeye...
Fethullah Hoca bu bedduasına, “yerlerin dibine batırsın, evlerine ateş salsın, yuvalarını başlarına yıksın!” ve devamındaki Arapça beddua niyazından önce şunları da katarsa, “amin” diyeceğim:
“Kur’an’ın temel disiplinlerine, Sünnet-i Sahiha’ya, İslam’ın hukukuna aykırıysa...
Hakkı batıla karıştırarak İslam ile Yahudilik ve Hıristiyanlık arasında ‘İbrahimi Dinler’ adı altında sentez yapanları... Kelime-i Tevhid’in ikinci yarısını, Muhammedunrasulullah’ı söylemeden/kabullenmeden de olabileceği itikadını yayanları... Siyonist güçlerin çıkarlarına uygun olarak, onları hoşnut etmeye yönelik tutum belirleyen, yol takip edenleri... Küresel habis odakların çıkarlarına uygun davrananları... ‘İslam algısı’nı, ‘Kur’an telâkkisi’ni, ‘Sünnet anlayışı’nı İslam’da refor/deform yapacak niteliklere dönüştürenleri... Kâfiri hoşnut etme adına müslümanları hor görenleri...”
Birine olan kinimiz, bizi adaletten ayırmamalı. Hayatı vahye göre düzenleme iddiasındaki bizler adil olmazsak, kimseden adalet bekleyemeyiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.