Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Paralel devlet

Paralel devlet

Sayın başbakan’ın 4 Ocak günü yaptığı kahvaltı konuşmasında, beklediğim bilgileri bulamamak, beni hayal kırıklığına uğrattı. Devletin kurumlarının tamamına hakim olan Sayın Başbakan, kamuoyunun bilmediği yeni bilgiler verebilirdi. Olmadı...

Toplantının bence en iyi tespiti, “”paralel devlet” olgusunun, 17 Aralık darbe teşebbüsüyle ortaya çıkmış olmasını belirtmesiydi.

Sayın Başbakan’ın sözleri şöyleydi: “Bu operasyon erken ortaya çıktı ve bunu atlatacağız. Her olanda hayır vardır. Bu olayın sonunun da ülkemiz için hayırlı olacağı inancındayım.”  

17 Aralık darbe teşebbüsünün  hayırlı olacağı mecra, “paralel devlet” yapılanmasının fark edilmesi ve bununla ilgili tedbirlerin alınmasıdır.

Bir devletin içinde, devlete paralel bir yapı nasıl oluşturulur?

İzah edelim:

Mevcut yasalar çerçevesinde, bir gruba mensup biri, o grubun hastahanesinde doğar, o grubun kurduğu koloni mahallesinde yaşar, o grubun okullarında okur, mezun olunca o grubun iş yerlerinde çalışır ve o grubun cenaze defin şirketi tarafından defnedilebilir.

Normal hayatını yaşarken, o grubun iş yerlerinden (market, kitapçı, ayakkabıcı, benzinci), o grubun hizmetlerinden (sinema, gazete, TV, radyo, şehir içi ve şehirler arası taşıma şirketleri vs) faydalanarak hayatını sürdürebilir.

Buraya kadar her şey yasal ve normal...

Fıırtınanın koptuğu yer, bu grubun devlet organlarında sistematik bir şekilde mevzilenmiş olmasıdır.

Bu grup eğitimde, orduda, emniyette, yargıda, yani devletin içinde ve borsada teşkilatlanmış olabilir.  

Uzatmayalım, bir grup, hangi düşünceyle olursa olsun, toplumun her kesiminde teşkilatlanmış olabilir; hayatın her zerresinde varlığını hissettirebilir.

Böyle bir yapılanmanın, devletle ilişkisi sadece vergi vermek ve askerlikle olabilir. İşte bu yapıya “paralel devlet” deniyor şimdi.

Bir de “paralel devlet” işleyişinin tehlikesine bakalım ve şöyle bir örnek verelim:

Bir kişi veya şirket yasal olmayan bir iş yapıyor. Bu şirket hakkında yargı düğmesine basacak savcı, o grubun adamıysa; müteselsil olarak polisi, hakimi, yüksek yargısı, gene bu grubun adamıysa, yasal olmayan o iş çözülmez.

Tam tersini düşünelim: Bir kişi veya şirket yasal olmayan bir iş yapıyor. Düğmeye basacak olan savcı o grubun rakibi olan gruba mensup. Polisi, hakimi, yüksek yargısı da karşı gruptan. Bu iş nasıl çözülür?  

Şu anda böyle bir yapılanmaya gidenler, asla kanun dışına çıkmış sayılamazlar. Yaptıklarının hepsi yasaldır.

İşte böyle bir yapılanma, günü gelir, bu gücünü devlete karşı kullanmaya kalkarsa,  o zaman dananın kuyruğu kopar.

Bundan sonra yapılması gereken, yasaların böyle bir teşkilatlanmaya, yani, “paralel devlet” uygulamasına geçit vermeyecek şekilde düzenlenmesidir.

Veya devlet, “hür teşebbüsün önünün açılması” kaziyyesine göre, böyle oluşumlara dokunmamalı; teşkilatlanmayı becerebilenler, böyle bir güce ulaşabilmelidir.

Piyasada böyle teşkilatlanmaları kimse engelleyemez. Önemli olan, böyle teşkilatlanmaların devlet gücünü (ordu, emniyet, yargı, yüksek bürokrasi) kendi menfaatleri için kullanmalarının engellenmesidir.

Devlet/iktidarlar, kendi yapıları içinde kendi hiyerarşisine tâbi olmayan yapılanmalara müsaade etmezler. Memurlar, emirleri üst makamlardan alırlar; abilerden değil.

Devleti bütün kurumlarıyla ele geçirmek mümkündür. Her siyaset ekibi, güvenebileceği ve kendini satmayacak kadrolarla çalışmak ister. Bunun yolu da siyasetten; yani “seçilmiş olmak”tan geçer.

17 Aralık bürokrat/yargı darbesi, muhatabı kim olursa olsun, böyle bir yapılanmanın mümkün olabileceğini göstermesi açısından hayra vesile olmuştur. Bugün muhatabınız cemaattir; yarın başkaları olabilir. Önemli olan kimin “paralel devlet” olduğu değil; böyle bir yapılanmanın mümkün olmasıdır.

Velhasıl, Türkiye, bu durumu da göz önünde bulundurularak yeniden yapılandırılmalıdır. Mesele “Ne istedilerse verdik” denecek kadar basit değildir.  Devleti yönetmeye talipsen, isteyenlerin profilini de bileceksin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
7 Yorum
Prof. Dr. Namık Açıkgöz Arşivi