Bir şehit cenazesinin düşündürdükleri

Bir şehit cenazesinin düşündürdükleri

PKK ihanet örgütünün katlettiği dokuz şehidimizi daha ebediyete uğurladık.

Türkiye bir defa daha gözyaşlarına boğuldu. Fidan gibi gençler hayatlarının baharında cennetlere uçtular.

1984 den beri, PKK zehirli bir hançer gibi göğsümüze saplanıp duruyor. çocuklarımızı öldürüyor, köylerimizi basıyor, ormanlarımızı yakıyor ‘her türlü melaneti’ etnik gerekçelere sığınarak irtikâp ediyor.

PKK bir terör örgütü.

Terörün ‘haklı gerekçesi’ olmaz.
Yakmanın, yıkmanın, kundaklamanın anlayışla karşılanabilecek bir gerekçesi olamaz. PKK vurdukça TV ekranlarında, gazete köşelerinde ‘dağdakileri’ anlamamız için bizi empati yapmaya davet edenler keşke bizden istediklerini biraz kendileri yapsalar.

Bejan Matur, çok değil bir kaç hafta önce, lirik, şiirsel duygu dolu bir üslupla ‘dağa çıkan vampirleri’ anlamamızı istiyordu bizden.

Onları aslında hiç istemedikleri ortama iten, kimlik kırılmalarından, etnik aşağılamalardan söz ediyordu.

Hangi gerekçe Güngören'i, Erzincan/Kemah'ı meşrulaştırabilir? Hangi gerekçe, parçalanan çocuk cesetlerini, kolu, bacağı kopan insanlara reva görülenleri haklılaştırabilir? Terörün beslendiği en önemli psikolojik zemin budur!

İnsanlar alkışlandıkça, mazur görüldükçe ‘gittikleri yolda’ yürümeye devam ederler. Hâlbuki hep birlikte terörün her türlüsüne haksızsınız, hiç bir mazeretiniz yaptıklarınızı meşrulaştıramaz diye bağırmamız lazım. Onları değil, hiç bir suçu günahı olmadan vatanlarını korurken şehit olanları, onların çocuklarını, ailelerini anlamamız lazım.

Erzincan Kemah'ta şehit edilen Gökhan Kuvat, Elazığ'da toprağa verildi. Kuvat, mütedeyyin, nezih, temiz bir ailenin çocuğuydu. Cenazesini on binler kaldırdı. Ay-yıldızlı bayrağa sarılı tabutuna sarılan annesinin, babasının, kardeşlerinin çığlıklarını, hıçkırıklarını hiç bir ressam resmedemez.

Ya şehitliğe defnedilirken sözlüsünün, parmağındaki yüzüğü mezarın içine bırakarak ‘ölene kadar’ diye söz verişini…

Bunları da birilerinin empati yapıp anlaması gerekmiyor mu?

Kürt'lerin hakkını Kürtlükle alakası olmayan bu -paçavralar mı- savunacak?

Kürt vatandaşlarımız Müslüman’dır, bunlar Müslüman bile değil. Kürt'ün en büyük düşmanı PKK'dır. çocuklarını çaldı, imanlarını çaldı, insanlıklarını çaldı, onları bir insan müsveddesi haline getirip Kürdü-Türkü ile bu milletin başına musallat etti. Bunu anlayalım artık.

Bir sözümde ordumuzu yönetenlere…

Cenaze töreninde bir Yarbay, günün önem ve ehemmiyetine işaret eden bir konuşma yaptı. Keşke yapmasaydı.

Dikkat ettim, konuşmasında bu ülkenin kültürüne, mukaddeslerine yaslanan tek bir kelime bulamadım.

Bir subay şehitliği bilmez mi? Onların ölmediğini, başka bir hayatla diri olduğunu inançlarımızdan çıkararak anlamaz mı? Şehidimiz şimdi Munzur'da bir çeşme, bilmem nerede bir orman demek ne demek?

Ya, cami avlusunda ‘TSK Atatürk ilke ve inkılâplarının bekçisidir’ diye aba altından sopa göstermek? Keşke Atatürk ilke ve inkılâplarını korumada gösterdiğimiz kararlılığı vatan müdafaasında da gösterebilseydik.

Halkı anlamak bu mudur?

Bu millet çocuklarını Atatürk ilke ve inkılâplarını korumak için değil, vatan müdafaası için askere gönderiyor.

Kaldı ki, Cami'de hiç bir fani'nin ilke ve inkılâpları geçmez, orada sadece Allah ve Resulünün ilke ve inkılâpları geçer. Cami kutsalın alanıdır, siyasetin alanı değildir.

Acaba Askerimizin de bu halkı anlamak için empati yapması gerekmiyor mu?


Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi