Pakistan'ı yönetmek...
Pakistan. Pakistan İslam Cumhuriyeti. Son haftalarda birbiri ardına yaşanan gelişmeler sebebiyle, gündemimizden düşmeyen ülke, şimdi daha ciddi bir olayla yeniden gündemde.
2008’in ilk günlerinde, bu ülkede genel seçimler yapılacak.
Pakistan İslam Cumhuriyeti vatandaşları, ülkelerini idare edecek insanları seçecekler.
ülkelerini idare edecek insanları, yani teorik olarak Pakistan İslam Cumhuriyeti’nin Dünya’nın önde gelen ülkelerinden birisi olması için gayret edecek, bunun için çalışıp çabalayacak insanları...
Pakistan’ın eski başbakanlarından ve önümüzdeki günlerde yapılacak seçimin favori isimlerinden birisi olan Benazir Butto, öldürüldü.
Benazir Butto’nun ölümüne sebep olan suikasti kimin gerçekleştirdiği ile alakalı bir sürü yorum ve tahmin var.
Ama Pakistan’ı, bölgeyi ve hatta dünyayı sarsan böylesi bir olayı kimlerin, niçin gerçekleştirmek istemiş olabileceği ile alakalı yorumların hiç bir yerinde, 160 milyon nüfuslu devasa bir ülke olan Pakistan’ın kendisi yok.
Değerlendirmeler, tahminler ve yorumlarda ABD var, AB var. Pakistan ise sadece bir figür olarak, idareyi bir şekilde ele geçirenin herhangi bir yöne doğru sürükleyebileceği bir ceset olarak sözkonusu, sanki.
Kendisini yeniden devlet başkanı seçtiren Pervez Müşerref, Suudi Arabistan’dan ülkesine dönen Navaz Şerif ve Dubai’den döner dönmez bombalı bir suikastle karşılanıp, ikincisinde de öldürülen Benazir Butto temel alınarak yapılan bütün değerlendirmelerde, Pakistan’ın nasıl kalkınacağı, nasıl gelişeceği; içinde bulunduğu kaos ortamından nasıl sıyrılacağı... gibisinden hususlar yerine, başka bazı şeyler vardı hep.
İsimleri zikredilen bu önemli kişilerden hangisinin ABD tarafından tercih edileceği, hangisinin ABD’nin planları açısından daha uygun olduğu ve Pakistan’ın sahip olduğu stratejik konumu hangisinin ABD’ye daha kolay peşkeş çekeceği, tartışıldı sadece.
Butto öldürüldükten sonra da, merak edilen şey, bunun ülkeyi nasıl etkileyeceği değil; Pakistan üzerine hesapları olanların bundan sonra ne yapacakları ve bunun nasıl, kiminle gerçekleştirecekleri gibi konular oldu.
Pakistan’ın Okyanus ötesinden gelip bölgeye hakim olmak için Afganistan’ı işgal eden ABD’ye nasıl destek olacağı, bunun için kendi halkına nasıl davranacağı, onların inançlarını ABD’nin menfaatlerine uygun bir şekle çevirebilmek için neler yapılabileceği ve bunu en iyi kimin yapacağı, aktüel konu şimdi.
Pakistan İslam Cumhuriyeti, İslam ülkeleri arasında nükleer güce sahip olan tek ülke.
Nükleer gücün Pakistan açısından, Hindistan yönünden caydırıcı olması dışında neye yaradığı, tartışmalı bir şey aslında.
Dahası, Pakistan üzerine oynanan oyunlara meşruiyet kazandıran bir yönü de var, nükleer imkanların.
çünkü, Pakistan’ın sahip olduğu nükleer güç, kendisi için herhangi bir şekilde kullanmaması gereken bir şey, her nedense...
ABD, Pakistan’ı yönetmenin Pakistanlılara bırakılmayacak kadar önemli bir iş olduğunun farkında ve bunun için gereken her şeyi yapıyor.
İşin garibi Pakistan’ı yönetmeye talip olanların çoğu da, ABD’nin bu fikrine katılıyor gibiler.
Oysa, Pakistan, pak insanların ülkesi; Pakistanlılar tarafından ve Pakistanlılar için yönetilmesi ve böylelikle de, hak ettiği yeri alması gereken bir ülke.
Bu gerçek tam olarak anlaşılıncaya kadar da, bu ülkedeki karışıklıkların bitmesi mümkün değil, anlaşıldığı kadarıyla.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.