Ayı kaçtı polis kovaladı
Geçerken Bursa’nın İnegöl ilçesine uğrayan ayı kardeşi polis ekibi kovaladı ama o ne biçim kovalama. Ormanın bir numaralı pehlivanı uyuşturucu iğneleri yiyince yerlerde nasıl da kıvrandı.
Sizi bilemem de doğrusu benim yüreğime dokundu.
Vay ayı vay, bu da mı başına gelecekti...
Orman ayıları her zaman kovalanır da asıl beyaz ayılar, şehir ayıları...
17 Ağustos 1999 depreminin yardım paralarını ceplerine indiren o günün Kızılay yönetimini yargılayıp mahkûm eden heyetin içinde ben de vardım... Halk yardım diye verdi onlar keselerine indirdiler...
O sıkıntılı günlerdeydi, Bolu’da kooperatiften girdiğim dairenin yöneticisi telefonla aradı.
“Hakim bey, blokların hasar tespitini yaptırıyoruz, ‘orta hasarlı’ yazdıracağız, bu tip hasarlara devlet 3.000 TL veriyor haberin olsun.”
Bizim binalar sağlam olduğundan sadece birkaç yerinde sıvaları dökülmüştü.
“Aman etmeyin kardeşim, bizde hasar yok, hem o para haramdır sakın ha” dedimse de dinlemediler. Sadece kısmen sıvaları dökülmüş üç blok “hasarlı” yazıldı.
Tabii ki yazanlar da bilerek yazdılar.
Meğerse Bayındırlık Bakanlığı tamirat işini yandaş üç şirkete ihale etmiş, onların dışında kimseler tamirat işine el süremez, yapamaz. Sıra tamirata gelince, şirket demiş ki üç bin lira deprem yardımından alırım, üç bin de daire başı vereceksiniz, değilse tamiratı yapmayız, yapmayınca da elektrik, su yok, içinde ikamet edemezsiniz... Vay başımıza gelenler...
İlgili şirketi aradım, “sizde hiç mi Allah korkusu yok, binalarda hasar olmadığı halde bu paraları neyin karşılığında alacaksınız?”
“Bizi ilgilendirmez hakim beyefendi, elimizde hasar tespit raporu var.”
Kızdığımdan dairemi çok ucuza sattım, diğerlerinden söke söke paraları aldılar.
Bilesiniz ki şimdi de “yolsuzluk” çığlıkları atanların çoğu aynı ekipten... Bu piyasanın sağı solu olmaz, boyalarını kazıyın, göreceksiniz her birinin altından eski hırsızlar çıkar.
Demem o ki, yolsuzluk işi bugünün işi değildir, dün de fazlasıyla vardı.
Hırsızlık bugüne hasmış gibi ortam oluşturulunca birtakım saflar buna inandılar.
Kimseler kendine pay çıkarmasın.
İsrail destekli bir oyun; bu oyunda hacısını da kullandılar hocasını da.
Hedef iktidar, vuruşun da kalanla biz vuruşuruz..
Ancak, 11 yıllık bir iktidara karşı “paralel devlet” oluşturulmuşsa bunun elbette ki bir sorumlusu olacak. Nöbetçiye sormazlar mı? Mehmet, düşman askeri nizamiyenin kapısından elini kolunu sallayaraktan içeriye girerken sen ne yapıyordun?
Uyuyor muydun?
Paralel devlet uydudan gelmez, yine bizim yanlışlıklarımız.
Bazen öyle işler yapılıyor ki top rakip kaleye gideceği yerde kendi kalene gidiyor.
Bu da bir şaşırma, sendelemedir...
Karşı taraf zaten buna çalışıyor, iktidarın dengesini kendi içinden bozmaya...
İlk operasyonda Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem’in görevden neden alındığını anlamış değilim.
Bu ülkede o gibiler kolay yetişmez...
Yerine atadıkları Kenan İpek kardeşimiz de ipek gibi ama iş o değil.
Kendi adamına operasyon yapıyorsan, bilesin ki bindiğin dalı kesiyorsun demektir.
Kenan İpek, daha önce Ceza Tevkifevleri Genel Müdürü iken bu iktidar tarafından görevden alınarak bir nevi “merkez valiliği” dediğimiz kızak sayılan Yüksek Müşavirliğe atanmıştı...
Bu kardeşimizin geç de olsa hakkı verildi ama şu anda müşavir adı altında her bakanlıkta kızağa çekilmiş bu tip onlarca bürokrat kadro var.
Acaba sayın Başbakan’ın bunlardan haberi var mı?
Bu bürokratlar hem de AK Parti iktidarı döneminde neden arka planda tutulduklarını bir türlü kavrayamıyorlar, anlayamıyorlar, anlatamıyorlar...
Benim asıl endişem, bundan sonrası...
Paralel devlet örgütlenmesi gerçekten çok ciddi bir konu.
Ayıklanması pirincin taşından da zor.
O bakımdan, onları ayıklayacak “selektör ekip kadro” henüz elde yokken işe girişilmesi halinde korkarım yine eğriler kalır, doğrular gider.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.