Malezya, gecikmiş bir ziyaret
Başbakan Tayyip Erdoğan yarın Malezya’da olacak. Pek hatırlanacağını zannetmiyorum ama ben yine de hatırlatayım. Malezya Başbakanı Necib Tun Abdülrezzak, Başbakan Erdoğan’ın konuğu olarak 21-23 Şubat 2011 tarihlerinde Türkiye’ye resmi bir ziyarette bulunmuştu.
Bilenler bilir, bu ziyaret 28 yıl aradan sonra Malezya’dan ülkemize bu düzeyde yapılmış ilk ziyaretti. Dolayısıyla iki ülke ilişkilerini geliştirmek, Müslüman dünyayı ilgilendiren konularda ortak tavır belirlemek üzere yapılmış önemli bir ziyaretti. Ziyaretin öncelikleri arasında iktisadi büyük açılımlara imza atmak vardı.
Bunun planlandığı gibi gerçekleşmesi için Başbakan Erdoğan’ın Malezya’ya iade-i ziyarette bulunması, yapılan anlaşmaların orada tamamlanması gerekiyordu, fakat olmadı.
Anlaşılır sebepleri vardı olmamasının. Çünkü Malezya genel seçimlere gidiyordu ve Hükümet cenahı muhalefet lideri Enver İbrahim’in kazanma ihtimalinin güçlü olduğu yorumlarını yapıyordu. Enver İbrahim’in elini zayıflatacak ve iktidar partisinin elini güçlendirecek bir ziyaret yapmak istemiyordu bizimkiler.
Bu da Malezya Hükümeti cenahında iç işlerimize karışılıyor algısını oluşturuyordu. Bir alınganlık meydana geldi diyebilirim. O günleri Malezya’da geçirdiğimden bunları iyi hatırlıyorum. Ben Türkiye’nin onların iç işlerine karışmadığını söylesem de o zaman neden iade-i ziyarette bulunmuyor itirazlarına muhatap kalıyordum.
Malezya genel seçimleri sonuçlandığında Hükümet’in yanlış yönlendirildiği anlaşıldı. Yine seçimleri Malezya’yı kurulduğundan beri yöneten Ulusal Cephe (Barisan Nassional) koalisyonu kazandı. Muhalefet partilerini temsil eden Halk Cephesi (Pakatan Rakyat) koalisyonu iktidar partisine büyük zarar vermeyi başarsa da tekrar muhalefette kalmaktan kurtulamadı.
Başbakan Erdoğan’ın gecikmiş bu ziyareti Malezya tarafında mevcut olan alınganlığı giderebilecek bir ziyaret olması sebebiyle önemlidir. Bu iade-i ziyaret yarım kalan anlaşmaları tamamlamak üzere iyi bir fırsat da oluşturacaktır. Yapılacak ikili siyasi görüşmelerde bölgesel ve uluslararası gelişmeler ele alınacak ve iki ülke Suriye gibi meselelerde ortak bir tavır geliştirmenin yollarını arama fırsatı bulacaktır.
Her zaman söylüyorum; maalesef İslâm dünyasının bu iki önemli ülkesi arasında siyasi, iktisadi vb. alanlarda işbirliği istenilen düzeyde değildir. Hâlbuki her alanda işbirliği yapmak bu iki ülke için olduğu gibi Müslüman dünya için de önemlidir. Hele de Müslüman ülkelerin birer birer kaosun içine sürüklendiği bu günlerde..
Malezya kendi bölgesinde önemli bir ülkedir. Müslüman ülkeler arasında da tarihî tecrübesi nevi şahsına münhasır ve bu tarihi tecrübe içinde değerlendirilmesi gereken bir model.
Önce Portekizlilerin (1511), ardından Hollandalıların (1642) ve son olarak da İngilizlerin çok uzun süren (1786) işgali altında kalmış ve bağımsızlığına ancak 1957 yılında kavuşmuş gelişmekte olan bir ülke. Bu sömürge geçmişine rağmen Malezya Japon kalkınma modelini örnek alarak bugünkü seviyesini yakalayabilmiştir. Türkiye’nin Malezya ile işbirliğine önem vermesi her zaman savunduğumuz bir mesele olmuştur. Sözün özü, iki ülkenin birbirinden öğreneceği çok şey var.
Bu ziyaretin bir de sembolik anlamı var. O da, Başbakan Erdoğan’ın Malezya Uluslararası İslam Üniversitesi (IIUM) tarafından kendisine verilecek “Fahri doktora” unvanını alacak olmasıdır.
IIUM, İslâm Konferansı Teşkilatı gözetiminde planlanan ve kuruluşuna Türkiye’nin de katılmış olduğu ve kurulduğundan beri mütevelli heyetinde büyükelçilik düzeyinde temsil edildiği kelimenin tam manasıyla uluslararası bir üniversitedir. Başbakanın 28 Şubat iradesinin kara listeye almış olduğu bu üniversiteden bu unvanı kabul etmesi nereden nereye geldiğimizin de bir alâmetidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.