Kitap Notları
“Gonca-veş dil-teng olanın gönlün açar gül gibi
San gül-i sadberg-i fasl-ı nevbaharıdır kitab”
Böyle sıkıntılı bir dönemde kendimi kitaba verdim, Latifi’nin dediği hem gönlümü hem zekamı açtı, doğrusu.
Eskilerin şakalaşması da, atışması da bir hayli güzel. 16. Yüzyıl şairlerinden Hayati, şair arkadaşı Posti’ye yazılı bir soru gönderir: “it postu, domuz postu tabaklama ile temiz olur mu? Lütfen cevap verin sevaba girin.” Posti, alır eline kağıdı kalemi verir cevabı:“Hayati de murdar ölüsü de”
***
Ragıp Paşa, ansızın kütüphanesine teftişe gider. Bakar ki her yer toz içinde temizlik yapılmamış. Kütüphane görevlisini çağırtır ve kendisini tebrik eder: “Aferin. Doğrusu dünyada senin gibi emniyetli, güvenilir adam görmedim. Sana teslim edilen, emanet edilenlere hiç elini sürmüyorsun.”
***
Andelibi, bir işi için devrin ileri gelenlerinden birine başvurmuş. İşini halledebilmek için günlerce o kişinin evine gidip gelmek zorunda kalmış. Ancak bir sonuca ulaşamamışlar. O gelip gitmeleri sırasında adamın rüşvet karşılığı iş yaptığını öğrenen Andelibi şu beyiti yazmış:
“Eline zer alıp varsan efendi gel buyur derler,
Eğer dest-i tehi varsan efendi uyur derler”
***
Sultan Bayezid, bir gün genç yaşta sakalları ağardığı için siyaha boyatan Çakeri’ye “ Nuru niçin karaya boyayıp rengini değiştiriyor ve ak sakalın yüzüne kara çalıp suçlular gibi teşhir ediyorsun” diye sorar.
Çakeri’nin cevabı ise bir hayli ilginç olur: “Devletli padişahım! Ben kulunuz şüphesiz yaşımı biliyorum, fakat sakalım yalan söylüyor.Görünüşte güvenilir gibi duruyor ama kesinlikle yalan söylüyor. Bu yüzden ben de yüzüme kara çalıp ona kara çalıp onu teşhir ettim ve küçük düşürüp intikam aldım.”
***
Sadrazam Koca Ragıp Paşa, aralarında dönemin divan şairlerinden Haşmet’inde bulunduğu birkaç devlet memurunu huzuruna çağırıp “rüşvet almadığınıza dair yemin edebilir misiniz? diye sorar. Haşmet hariç herkes yemin edince Ragıp Paşa “Ne o Haşmet sen niye ağzını açmıyorsun” diye sıkıştırır. Haşmet, bıyık altı bir gülümsemeyle “Paşa hazretleri, yalan yere yemin edenler çatlar derler. Bakıyorum, eğer onlar çatlamazsa ben de yemin edeceğim.”
***
Yavuz Sultan Selim, Şam’ı alınca Muhyiddin Arabi Hazretlerinin kabrini araştırıp buldurur. Kabir bulunur ama Yavuz bu sefer Muhyiddin Arabi’nin idamına sebep olan “Sizin taptıklarınız benim ayağımın altındadır...” sözünü söylediği yeri merak eder.
O yer de uzun uğraşlar sonunda bulunur. Toprak kazılır, alttan bir küp altın çıkar. Bu durum üzerine Yavuz, “Hazreti Peygamberimiz, ‘Dininiz paranız, kıbleniz kadınlarınızı’ buyurmadı mı? İşte Muhyiddini Arabi de buna dayanarak, taptığınız ayağımın altında demekle, benim ayağımın altında altın var demek istemiş ama, o zaman bunu kimse anlayamamış ve haksız yere idam etmişler,” dedi.
Bütün bunlar ortaya çıktığında Arabi’nin bir kerameti de gerçekleşmiş oldu. Arabi “İza dehaleşşini ilâşşın, zahara kabr-i Muhyiddin (Sin Şına girdiği zaman Muhyiddin’in kabri ve muradı anlaşılır) demişti.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.