Kur’an’ın Fazileti
Gönül yolunda seyreden bir maneviyat yolcusu için ekmek kadar, su kadar gerek olan, zikrullah’ın başının da sonunun da “Kur’an-ı Kerîm’i adabına uygun olarak okumak, yanında sesli okunuyorsa sevgi ve saygıyla ses çıkarmadan dinlemek” sayılması çok doğrudur. Allah Teâlâ’nın kelamı olduğuna asla şüphe yoktur:
“Eğer kulumuza indirdiklerimizden herhangi bir şüpheye düşüyorsanız, haydi onun benzeri bir sûre getirin, eğer iddianızda doğru iseniz Allah'tan gayri şahitlerinizi (yardımcılarınızı) da çağırın.” Bakara 2/23.
Bunu yapamazsanız -ki elbette yapamayacaksınız- yakıtı, insan ve taş olan cehennem ateşinden sakının. Çünkü o ateş kâfirler için hazırlanmıştır.” (2/24)
Kur’an-ı Kerîm’in değerini bize önce kendisi bildirir:
“O kitap (Kur'an); onda asla şüphe yoktur. O, müttakîler için bir yol göstericidir.” (Bakara 2/2.)
Kur’an-ı Kerîm’in bizim için değeri, tek kelimeyle ifade edecek olursak, hayatı Müslümanca ve mutlu yaşamanın vazgeçilmez kitabı oluşudur. Bir Müslüman onun hidayetinde yol alır, hayatının bütün ihtiyaçlarını onunla karşılar, bir sorunla karşılaşırsa onun hakemliğine başvurur. Ona kurtarıcı bir ip gibi sıkı sıkı sarılır. Onun çizdiği yoldan sapmak küfür ve sapıklıktır. Bu yüzden Kur’an-ı Kerîm’i okuyan her Müslüman her ayeti okudukça “bu da Allah’ın ayetidir” diye iman ettiğinden, imanı artar ve fazilet kazanır, sevap elde eder. Ona tabi oldukça da dünyanın ve ahiretin bütün saadet ve bereketlerine nail olur.
Biz iman ederiz ki bir Ramazan ayında, bir kadir gecesinde Cebrail isimli melek aracılığı ile indirilmeye başlanan bu eşi benzeri olmayan, inkarcısını aciz bırakan, içinde asla çelişki, anlamsızlık, bozukluk bulunmayan, hiç değişmeyecek ve kaybolmayacak olan, çok faydalı, çok hikmetli, çok kolay anlaşılır ve uygulanır, hak ile batılı, iyi ile kötüyü, güzel ile çirkini ayırt eder, en doğruya götürür bir nurdur, aydınlıktır, kılavuzdur, koruyucudur, inananlarını müjdeleyici, inkarcısını korkutucu bir feyiz kaynağı, rahmet pınarı, şerefli bir öğüt, bir adaletli kanun, bir ürpertici zikir, bir içe işleyen müjde, dinin en temel açıklayıcısı bir tebliğ ve beyandır. Kur’an işte böyle Arapça indirilen bir ilahî kelamdır.
Bir Müslüman olarak bizim en başta gelen vazifelerimizden birisi de onu temiz ve saygılı bir şekilde tutarak sevgi ve hürmetle okumak, manasını anlamaya çalışmak, emir, yasak, tavsiye, teşvik, yönlendirme ve sakındırmalarına göre yaşayarak onu hayatımızda ihlas ve samimiyetle uygulamaya çalışmaktır. Elbette buna, böyle yapmakla başkalarını da iyi bir örnek olarak bütün insanları ona imana ve yaşamaya davet etmektir. Davet, tebliğ, irşad, nasihat ve cihad dediğimiz ibadetlerdir yani.
Yukarıda yazdığımız her kelimenin Kur’an-ı Kerîm’den bir ayetle delili vardır. Bunlar okuyucuyu usandırmamak için yazılmamıştır. Zaten Kur’an-ı Kerîm’i her okuyan da bunu bilip tasdik eder.