Ayhan Demir

Ayhan Demir

Haşhaşi...

Haşhaşi...

2000 yılında Felsefe Fakültesi’ne başladığımda birkaç Türk arkadaş ile tanıştım. Tanıştıktan sonra, kolejlere ve evlerine, ziyarete gitmemiz konusunda ısrar ettiler. Evde, beşi Türk ve biri Boşnak olmak üzere, altı öğrenci kalıyordu. Sıradan bir öğrenci evinde, sıra dışı bir düzen ve disiplin olduğunu fark etmiştim. Fakülte arkadaşlarım, diğer ülkelere (Afganistan, Sırbistan) ‘atanınca’ onlarla irtibatım kesildi.

13 Eylül 2005 tarihinde, on iki öğrencilik bir grupla beraber Milli Eğitim Bakanlığı bursiyeri olarak, lisansüstü eğitim için Türkiye’ye gittim. Bizi İstanbul Havaalanı’nda bir beyefendi karşıladı. İzmir otobüsünün saati gelene kadar bir derneğin ofisinde dinlenmeye davet etti. Otobüs biletlerimizi satın aldı ve karşılığını ödememizi kabul etmedi.

Ertesi gün sabah saatlerinde İzmir’e vardık. Bizi otobüs durağında birkaç Bosnalı genç karşıladı. Evlerine davet etmenin yanı sıra, ev bulma konusunda yardım etme teklifinde bulundular.

Evde beş adet Zaman gazetesi gördüm. Hepsinin de 14 Eylül 2005 tarihli olduğunu fark ettim. Neden beş adet satın aldıklarını sorunca, “Bu bir talimat. Amacı da gazetenin Türkiye’de mümkün olduğu kadar fazla satılması” dedi. 

Ben evden ayrılırken, beş Bosnalı öğrenci kaldı. Benden yaşça küçük olan Bosnalı öğrencilere, baskı görürlerse ya da bazı fikirler aşılanmaya çalışılırsa, evdekilere güvenmemeleri gerektiğini söyledim.

Gruptan bir arkadaşımız şunu anlattı: Bir önceki akşam, sohbete birkaç ‘abi’ katılmış. Bir öğrencinin hikayesini anlatmış. Hikaye şu; öğrencilerden biri ‘hizmete’ katılmış ve okulunu ihmal etmiş. Bir kaç senelik hizmetten sonra başka üniversiteye kayıt yaptırmak için üniversiteden evraklarını almaya gitmiş. Evrakları yerine, eğitimi tamamlamamasına rağmen, diplomasını vermişler. Bu hikayeyi anlatan beyin yıkayıcı ‘abiler’in amacı, “hizmete kendini verirsen, Allah da sana her şeyi verir” düşüncesini empoze etmekti. 

*

Gülen Cemaatinin, Bosna Hersek’te, üzerinden faaliyet yürüttüğü tüzel kişilikler; Türk kolejleri, Burç Üniversitesi, Fidan Turizm Acentesi, haftalık Novo Vrijeme gazetesi, bazı çok önemli Bosnalı ve Türk işadamlarının şirketleri… 

Bosna’da da kullandıkları ve en sevdikleri yöntem; siyasetçi, hakim, savcı, işadamı yada üst düzey diyanet memurlarına, aileleri ile beraber, Türkiye’ye bedava gezi / tatil teklif etmek. Uçak bileti, lüks otellerde konaklama, lüks restoranlarda yemekler, genel siyasi sohbetler, Fethullah Gülen’in adını insanlara dolaylı olarak benimsetme teşebbüsleri, ikna metotlarından bazılarıdır. 

İlgilendikleri kişiye, finansal anlamda yardım etmekten çekinmezler. Mesela, bazı akademisyenlere kitap çevirileri için Bosna parasıyla elli ila yüz bin mark (25-50 bin Avro) vermekten kaçınmıyorlar. Bazılarının ise aile mensuplarına iş buluyorlar.

Cemaatin ana misyonunun, “Allah’ın dinini ve sözünü yaymak” olduğunu söylüyorlar. Ancak asıl açık ve net amaç “maddi kazanç sağlamak için toplumun tüm kesimlerinde etkili olmak ve zamanı gelince iktidarı ele geçirmek.”

*

Bosnalı işadamları ve önemli bireylerle bir araya gelip, cemaate bağlı siyasi parti kurmak istediklerini ve sonra bundan vazgeçtiklerini, şimdi ise yeni kurulmuş olan ve önümüzdeki seçimlerde iyi sonuç alması beklenen siyasi parti ile gayri resmi ittifaklar kurduklarını öğrendim.

Bosna Hersekli yetkililerden hiç kimse, kiminle dans ettiğini bilmiyor. Onlarla ittifak kuranlar, tehlikenin farkında değiller. 

Prensip olarak merkez sağ partileri desteklerler. Milliyetçi ve İslamcı partileri asla desteklemezler. Onların Turgut Özal ile iyi işbirliği vardı. 1997 yılında, Necmettin Erbakan’ı devirmeyi amaçlayan, askeri darbeye açıktan destek verdiler.

*

17 Aralık 2013’de Fethullah Gülen’in planını uygulayan ve hükümet ile ilgili tüm operasyonları başlatan savcı, 2008 yılında arkadaşlarıma cep telefonundan Bosna ziyaretinin fotoğraflarını gösteriyordu. Bu fotoğraflarda, Cemaatin turizm acentesi olan Fidan’ın, Türkiye’de cemaat mensubu olan ve olmasını arzu ettikleri kişileri getirdiği özel yerler bulunuyordu. 

Onlar, 2008 yılında hatta daha öncesinde söz konusu savcıyı hazırlamaya başlamışlardı. Bu çalışmaların neticesinde 2013 yılı sonlarında aynı savcıyı, cemaat menfaatine hareket eden, Türk Cumhuriyeti halkının özgür politik iradesine “ateş etmeye” hazır bir haşhaşi haline getirdiler.

*

Artık itiraf zamanı: Bu yazıdaki cümleler, başlık dahil, Bosna Hersek Federasyonu Kültür ve Spor Bakanı Salmir Kaplan’ın, BH Dani dergisindeki (17 Ocak 2014, Sayı 866), röportajından alınmıştır. 

Ve röportajın beylik cümlesi: Onlar (Cemaat), çocuklarımızı yönetiyor!

*

Salmir Kaplan’ın Bosna Hersek’in Face TV kanalındaki şu açıklamasını da ilave edelim: Hizmetin üst düzey yönetimi, Sosyal Demokrat Parti Genel Başkanı Zlatko Lagumciya ile görüşmek üzere, geçen yaz Bosna’ya geldi. Bu ziyarette, SDP’den ayrılan, Bosna Hersek Cumhurbaşkanlığı Konseyi Hırvat Üyesi Zelyko Komşiç ile de görüşülerek, anlaşma sağlandı.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
8 Yorum
Ayhan Demir Arşivi