Fotoğraflar amacına ulaşır mı?
İnsanlığımızı tartışmalı hâle sokan sistematik katliamın fotoğraflarını gördük hep beraber. Son iki yılda çekilen ve vicdanı kararmış lâlu ebkem dünyayı fâş eden fotoğraflardı bunlar. İnsanlığa karşı işlenmiş suçlar kategorisi var ya, tam da onu çerçeveleyen cinsten:
İşkenceyle öldürülmüş geneli 20 ile 40 yaşları arasında 11 bin kişinin fotoğraflarından bahsediyorum.
Tutukluyken sistematik olarak ve vahşice katledilmiş mazlumların fotoğrafları kuşkusuz Suriye gerçekliğini bütün çıplaklığıyla ortaya seriyor..
Herkes merak ediyor şimdi; “Bundan sonra dünya üzerine düşeni yapacak mı? İnsan hakları şampiyonluğu yapan ülkeler kılını kıpırdatacak mı?” diye. Doğrusu öyle umut etmekle beraber pek sanmıyorum ben. Çünkü deliller güçlü olsa da olayı örtbas edeceklerin hilesi, yüzsüzlüğü ve çıkarları da güçlü...
Doğrudur, zulmü yok etmenin en etkin yöntemlerinden birisi zulmü görünür kılmaktır. Ama zaten zulüm gereğinden fazla görünürdü Suriye’de!..
150 bin insanın katledilmesi, 2 milyon insanın yurtlarından kaçıp komşu ülkelere sığınması, kimyasal silahların kullanılması, okulların, sivil yerleşim merkezlerinin, ekmek kuyruğunda bekleyen insanların, camilerin üzerine hunharca bomba yağdırılması, varil bombalarıyla, scud füzeleriyle hedef alınması, İslâm medeniyetine has tarihî şehirlerin yok edilmesi zulmü az mı görünür kılmıştı?
Suriye halkını unutmuş, nerdeyse Esed’in insafına bırakmış dünyanın elbette sistemli katliam karşısında acilen bir şeyler yapması lâzım. Tabiî ‘yapması lâzım’la ‘yapacak olması’ aynı şey değil.
Denebilir ki, kimyasal silahlar kullanıldığında ne yapıldı ki şimdi de bir şeyler yapılsın? Rusya Birleşmiş Milletler’deki gücünü de kullanarak katil Esed rejimine karşı yaptırımlar yapılmasının önüne geçmiş, ABD ve AB istediklerini alınca Esed rejimini ödüllendirmişlerdi. Şimdi yine aynı senaryoyu mu izleyeceğiz?
Moskova’da düzenlenen basın toplantısında konuşan Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, ortaya çıkan işkence görüntüleri karşısında, Suriye krizinde diplomatik savaştan çok, enformasyon savaşı yaşandığını ifade etti. Suriye’de iki tarafın da savaş suçu işlediğini, “En büyük suçları da Cihatçılar işledi” diyerek de nerede durduklarını bir kez daha deklare etti.
İran’ı da hatırlayınız. Müslüman ülkelerdeki lobi gücünü kullanarak uluslararası bir müdahalenin önünü açmak amacıyla muhaliflerin kimyasal silahları kullandığı propagandasını yapmıştı.
Bu son olayda da İran yanlısı internet haber siteleri, hemencecik bu fotoğrafların bir tezgah olduğunu, konuyla ilgili yapılan haberlerde tutarsızlıklar olduğunu söylemeye başladılar. Bir araştıralım deme zahmetine bile katlanmadan.
İran Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Merziye Afham’ın, Suriye’de işkence yapıldığını gösteren fotoğraflar hakkında, “Cenevre-2 Konferansı arifesinde bu tür iddiaların ortaya atılması şüphe uyandırıcı” diyerek işkence görüntülerinin hakikatine gölge düşürmeye çalışması da İran’ın sâbit yerinde durduğunu gösteriyor maalesef.
İran bu katliamdaki payını inkâr edemeyecek. Tâ başından beri ahlâkı ve İslâmî ilkeleri değil gücü tercih ederek kaybetti çünkü.
Bu fotoğraflar Türkiye’nin Suriye krizinde doğru yerde durduğunun ve ahlâkî üstünlüğün Türkiye’de olduğunun da kanıtıdır. Türkiye’nin ısrarla yanlış yerde durduğunu söyleyenler de umarız bundan sonra konumlarını bir daha gözden geçirirler. Aksi takdirde hesap gününde işkenceyle öldürülenlerin elleri onların da yakasına yapışacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.