Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Hayret!...Rektörler Konuşmayı Biliyorlarmış!

Hayret!...Rektörler Konuşmayı Biliyorlarmış!

28 Şubat öncesi ve sonraSında ve hatta 2007’ye kadar, ota çöpe demeç veren, it havladıkça bildiri yayınlayan üniversiteleri hatırladınız mı?

YÖK, Üniversiteler Arası Kurul ve rektörler, güruh güruh toplanırlar, her salataya maydanoz olup bildiriler yayınlarlardı. 28 Şubat zamanında üniversiteleri kışlaya çevirmeye kalkan ve rektörleri 28 Şubat’ın gençlik kolları başkanları gibi gören darbeseverler, güya kalkışmayı üniversitelerden başlatmayı amaçlamışlar; o iğrenç dönemde sadece bildiriler yayınlamakla kalmamışlar, bütün emekli darbecileri üniversitelerin salonlarına doldurup Sözüm ona gençleri bilinçlendirmeye çalışmışlardı ama bu ülkede bu numara tutmadı. Sonucu 2002 seçimlerinde gördük.

2002’de halk kendi kaderine hakim oldu ama 2007’ye kadar, üniversiteler 28 Şubatçıların etki alanında kaldı. 2007 Baharında gerçekleştirilen meydan mitinglerinde, 28 Şubat artığı rektörlerin etki ve katkısını unutmayalım.

2007 sonunda  YÖK, milletiyle barışık ve demokratik bir çizgiye geldi; 2008’den itibaren de 28 Şubat artığı rektörler üniversitelerden temizlenmeye başladı. Bu süreç 2011 yılına kadar devam etti. Şimdi artık 28 Şubat artığı rektör kalmadı ama Türkiye’ye ufuk açacak dişli rektör de kalmadı. Yeni dönem rektörleri maşallah suskun puskun... Tamamına yakını “İktidara taparım, gözlerimi kaparım, vazifemi yaparım” havasında.

Türkiye son 5 yılda ciddi bir değişim ve gelişim sürecine girdi. Meydanlarda, ekranlarda, gazete sayfalarında görünen tek insan Sayın Başbakan... Gecesini gündüzüne katmış, yeni Türkiye’yi oluşturmaya çalışan Başbakan’ın bilgi dağarcığını zenginleştirme gayretinde olan üniversiteler yok. Hadi bilgi dağarcığını zenginleştirmekten vaz geçtim, değişen Türkiye’nin vizyonunu tabana yayan ve üniversitesini buna göre şekillendiren; üretilen bilgileri kamuoyuyla paylaşan rektörler de yok.

Bu konuya neden girdim?

Önceki gün 4 üniversite rektörü ortaklaşa bir bildiri yayınlayarak gelişen Türkiye konusunda, uygulanan politikalara destek mahiyetinde bir bildiri yayınladı. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi rektörü Prof. Dr. Peyami Battal,  Hakkari Üniversitesi rektörü Prof. Dr. Ebubekir Ceylan, Bingöl Üniversitesi rektörü Prof. Dr. Gıyasettin Baydaş ve Siirt Üniversitesi rektörü  Prof. Dr. Murat Erman’ın ortak demecini  medyada görünce “Hayret; rektörler konuşmayı biliyorlarmış!...” şaşkınlığına düştüm. Lafım “millî iradeye saygı” bildirisi yayınlayan bu rektörlere değil. 4 rektörü, böyle bir medenî cesaret gösterdikleri için tebrik ederim. Üniversitelerin sessizliğini bozdular çünkü. Benim lafım, hâlâ suskunluğunu devam ettiren üniversitelere.

Hani yeni karşılaştığımız bir çocuğu, olanca sempatikliğimizi takınarak konuşturmaya çalışırken, “Babası, bu çocuk konuşmasını bilmiyor yaaa!...” diyerek çocuğu konuşmaya tahrik ederiz ya, neredeyse ben bu cümleyi üniversiteler için kullanacaktım... İşte tam o günlerde 4 rektörün açıklaması düştü medyaya.

Demek üniversiteler konuşmasını biliyormuş. Biliyormuş da, son 5 yılda niye sesleri çıkmadı üniversitelerin?

Hasılı dostlar, üniversitelerin sessizliğini ben pek hayra yormuyorum. Şayet bir ülkede üniversiteler susuyorsa, tehlike çanlarını beklemek gerek. Bu halleriyle üniversiteler, “sessiz tehlike” arz ediyorlar. Çünkü konuşan üniversitenin ne dediğini anlarsınız ama konuşmayan üniversitenin niyetini anlayamazsınız. En çok tedirgin olduğum husus, konuşmayan; çünkü pıstırılmış olan üniversitelerdir.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
Prof. Dr. Namık Açıkgöz Arşivi