Sabah-Atv Meselesi
Son günlerde bir havuz problemi ile uğraştırılıyoruz. Haydi hayırlısı bakalım.. Deniyor ki bilmem kaç işadamı bir araya gelmiş ve paralarını birleştirerek medya yatırımı yapmışlar.. Bu yatırımı yaparken de bazı siyasilerle konuyu istişare etmişler. İşin aslı-esası bu.. Ondan gayrısı laf-ı güzaf.. Sanki ortada bir rüşvet, yolsuzluk, usûlsüzlük, hile-hurda varmış gibi yansıtma çabalarını okuyoruz mâlum medyada.. Her türlü laf dolaşıyor. Kimse demiyor ki; “e ne olmuş aldılarsa?” Ne zamandan beri bu ülkede televizyon kanalı satın almak suç oldu?.. Ne zamandan beri kanallar alınıp satılırken siyasilerle müzakere etmek mesele oldu?.. Öyle bir algıya çalışıyorlar ki, sanırsınız örtülü ödenekten para aktarılmış da tv kanalı kurulmuş. Söyleyebilecekleri en sert söz; “işadamları bazı siyasilerle müzakere ederek almışlar bu kanalı” olur, onun da milyon tane örneği var.. Deniz Baykal Halk Tv’nin satışı için Soner Yalçın’la çatır çatır pazarlık yapmadı mı? Ki o satış dönemindeki diğer işlere hiç girmiyorum.. Siyasiler bazen telkinde bulunur ya da teşvik eder.. Bazen de Deniz Baykal gibi doğrudan alır-satar..
KANALTÜRK NASIL KURULDU?
Gelelim Türkiye’nin en tartışmalı medya el değiştirmesine.. Kanal D’den ayrıldıktan sonra Show Tv’nin de içinde olduğu Çukurova Grubu’na tepe yönetici olan Tuncay Özkan, buradan ayrılırken aldığı tazminatla (iddiaya göre) KanalTürk Tv’yi kuruyor.. Konuşmacı olduğu bir toplantıda 17 milyon doları olduğunu bunu da doğrudan tv yatırımı için bıraktığını anlatıyordu.. Aynı konuşmada, (bir sebeple) şirketi de kendi üzerine değil başkalarının üzerine yaptığını söylüyordu.. Bir gazeteci biriktirerek 17 milyon doları nasıl tutar bilmiyorum.. Bu, üstelik bugünün sorusu da değil.. Bugün soracağım soru sadece şu; o kanal hakikaten 17 milyon dolara mı kuruldu?.. Eğer 17 Milyon dolara kuruldu ise 2008’de Akın İpek’e satılırken alınan 30 milyon dolar ile Tuncay Özkan, başka hiçbir yatırım enstrümanı ile edemeyeceği kadar kâr etmiş anlamına geliyor.. Neyse ona birazdan geleceğiz.. Biz yine kuruluş aşamasına dönelim.. Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel, 5 Haziran 2008 tarihinde Maliye Bakanlığı’na bir yazı yazarak, Koç Holding tarafından Kanaltürk’e yapılan ödemeleri sordu. Söz konusu rakamın 8 milyon 440 bin Türk Lirası olduğu çıktı ortaya.. Bu parayı “reklam” adı altında her kanala yaptığı normal ödemeler gibi gösteren Koç’un bu bahanesi çok da inandırıcı bulunmamıştı.. Sonra zaten “bir sebeple” savcılar, meselenin bu kısmını soruşturmaktan vazgeçti.. Oysa Ergenekon 2. İddianame’de, Tuncay Özkan bölümünde, KanalTürk televizyonunun Ergenekon tarafından kurulduğu ileri sürülüyordu. Eğer kuruluş konusundaki kanaat buysa, buna maddi katkı sağlayan yapılar mercek altına alınmaz mı?. Anlaşılır gibi değil.. Tuncay Özkan’ın müebbet hapse mahkûm edildiği bir davada, Koç’a da en azından bu meseleyle ilişkisi bari sorulsaydı.. KanalTürk’ten devam edelim.. Sadece Koç değil, CHP’nin de televizyona 4.1 Trilyon aktardığını biliyoruz.. Şu ya da bu nedenle.. Ne enteresan değil mi?.. Bir televizyon kuruyorsunuz.. Mahkeme kuruluşunu örgüt davasına konu ediyor. Hamurunda Koç’un da CHP’nin de parası var. Ama kimse işin bu tarafını sorgulamıyor.. Zaman çabuk geçiyor, unutuyoruz.. Bugün bir havuz konuşuluyor ya, yüzenler deneyimlerinden yola çıkarak soruyor demek ki.. Kalın sağlıcakla..